Sendika İçi Demokrasi – Ali Işıkçı

Çağdaş Yol, Sayı 1, Mart 1987

Tartışmalı bir toplantı için hazırlanmış konuşma

Böyle eğitici bir tartışmalı toplantı düzenledikleri için arkadaşlarımızı huzurunuzda tebrik eder teşekkürlerimizi sunarız.

A- Türkiye’de “Sendika-içi Demokrasi “den söz edilebilir mi?

Konunun can alıcı temellerine inebilmek için işe bir soruyla başlamak istiyorum.

Konuyu işçi arkadaşlara açtığımda ilginç bir tepkiyle karşılaştım:

“Her işimiz bitmiş de, Sendika içi Demokrasi mi kalmış” dediler.

İşçi arkadaşlar bu sözleriyle toplantıya karşı çıkmıyorlardı. Tersine, kendi sağduyularıyla bize meselenin özüne inici uyarılar yapıyorlardı. Özetle şöyle demek istiyorlardı:

“Türkiye’de Sendika içi Demokrasi meselesi yok! Sendikalar Meselesi de yok. Türkiye’de Sendikalar Faciası var. Sendikalar Faciası dururken sendika içi demokrasiyi tartışmak bize lüks gelir.”

O zaman konunun tüm derinliklerini daha iyi kavradım. Ve onlara Sendika içi Demokrasi’nin Sendikalar Faciasıyla nasıl ayrılmaz bir vahim mesele olduğunu ve sendika içi demokrasinin ancak işçilerin Sendikalizme karşı verdiği mücadeleden doğup gelişeceğini anlattım. Anlaştık: İlerletici bir tartışma oldu.

Burada konuyu o temellerde işlemek istiyorum. Önce Demokrasinin Sendikalarda genel ve özel olarak ne anlama geldiklerini üzerinde durarak ve ne durumda bulunduğumuzun çerçevesini çizmeğe çalışacağım.

B- “Demokrasi” Sözünün Sendikalardaki Genel Anlamı:

Sözlükleri karıştırdım:

“Demokrasi” sözcüğü, Yunanca “Demos” Halk demek, “Krates” ise: Otorite-egemenlik demek. Yani Demokrasi Halk Otoritesi veya egemenliği demeye geliyor. Ve 150 yıldan fazla bir zamandır Türkiye’de bize de böyle öğretildi zaten. Ama şimdi göreceğiz laf başka iş başka.

Şimdi bize öğretilen şekliyle soruyorum. İşçi arkadaşlara: “Sendikalarda işçi egemenliği” var mı? Bu soruyu hemen hiç bir işçi arkadaş olumlu cevap veremiyor. Demek ki Sendikalarda genel olarak Demokrasi’den söz etmek olanaksız.

İş bu kadarla bitmiyor. Soruyu tersine çevirelim: “Sendikalarda işçi egemenliği yoksa Sendika iktidarında neyin ve kimin egemenliği bulunmaktadır?”

Burada işçilerin on yıllar boyu verdikleri mücadeleler sonucu, bir-iki küçük şubeyi veya sendikayı ellerinde bulunduran işçi arkadaşlarımızı saymazsak; suyun başını tutanlar ve Türkiye sendikalizmine “DAMGA”sını vuranlar bir avuç komisyoncu sendikacı zümredir. Ve bunu da bilmeyen kalmamıştır. Bunlar Türkiye düzeninin ve işveren sınıfının avadanlığı, bir parçası olmuşlardır. Ve 40 yıla yakın bir zamandır işçilerin ekmekleriyle, işleriyle, hürriyetleriyle sıkılmadan-utanmadan oynayacak ama işçi aidatları ve mevkisiyle bir işveren gibi yaşayacak kadar sendikaları kıskıvrak ele almışlardır.

Bunun sonucu bırakalım Sendika içi Demokrasiden söz etmeyi, işçilerin büyük çoğunluğunu Sendikadan tiksindirmek durumuna getirmişlerdir. Buradaki ve benzer salonlardaki kalabalıklar bizi yanıltmasın. Böylece toplantıları genellikle ileri yüzbinler ve milyonlar bizi kara kara düşündürecek kertede Sendika’ya karşı ilgisiz hale gelmişlerdir. Bu tablo işte bu sendikalar faciasının sonucudur. Konunun asıl temeli budur. Sendikalizmden demokrasi beklemek-istemek hayaldir.

“Sendika içi Demokrasi” deyince geniş işçi kitlelerinin sağduyularıyla bize yaptıkları uyarı ve alınacak ders işte budur: Sendika içi Demokrasinin genel anlamını Sendikalizmin içinde aramak boşuna olur.

Gelgelelim Demokrasinin Sendikalardaki ÖZEL anlamına.

B- Demokrasi Sözünün Sendikalardaki Özel Anlamı:

Demokrasi Sendikalarda nasıl-neyle uygulanır? Elbette Tüzük ve Yönetmeliklerle. Demek sendikalarda demokrasi arayacaksak Tüzük uygulamalarına bakacağız.

Ancak Tüzüğü gene sendikacı uygulayacağı için, bu sendikacı zümre elinde, en demokrat Tüzük ve Yönetmelik bile; bir komisyoncu ağanın egemenlik aracı haline gelecektir. Bu unutulmaz.

Buna rağmen onlar Tüzük ve Yönetmeliklerini de kendi komisyonculuklarına uydurmuşlardır. Onların Tüzüklerini ve uygulayışlarını hepimiz biliyoruz: Onlarca yüzlerce örnekler verilebilir. Burada iki temele değineceğiz.

1- Onlar önce kendi çetelerinin işçi aidatı ve haraçlarla sağlanmış yüksek maaş ve refahını garantiye alacak maddi “Profesyonellik” maddelerini Tüzüğe geçirmişlerdir. Ve Sendika’ya bu yüzden “ekmek teknesi” gözüyle bakarlar. Onun için onları oradan belki topla zor sökebiliriz.

Oysa Sendikacı da bir işçidir ve oraya zengin olmak için değil işçi davasının yüksek ülküsünü savunmak için gelmelidir. O yüzden orta seviyede bir işçi kadar geliri olursa işçi sorunlarından ve ülküsünden kopmaz. Onlara bunu söylerseniz düşman muamelesi görürsünüz. Bunu her sendika mücadelesi vermiş işçi acıyla görmüş ve tatmıştır. Bu onların anti demokratik tüzüklerinin maddi temelidir.

2- Sendika her şeyden önce Kollektif bir örgüttür. Ve Kollektif iş görmesi gerekir.

Sendikacılar ise Tüzüklerinde ve işlerinde kollektifliklerden fellik fellik kaçarlar.

Kollektif sözleşmeler, Kollektif seçimler, Kollektif seminerler, Kollektif kooperatifler, gösteriler en vicdanlı sendikacının bile yukarıdan yanaşıp uygulamadığı konulardır. Nerde bir Kollektif sendika işi yapılmışsa o da işçilerin aşağıdan gelme zoru ile yapılmıştır. Ve o zaman bile göstermelik olmaktan çıkarılmamaya özen gösterilmiştir.

Yani onların kollektifçilikten kaçışı da Tüzüklerinin anti demokratik örgüt yapısının temelini oluşturur. Tüzüklerinin en olumlu seminer, kooperatif yardımlaşma sandığı maddelerini bile çevrelerine yeyim alanı olarak kullanma maddesi haline getirdiklerini hepimiz biliyoruz.

Demek ki Sendikalarda Demokrasinin özel anlamını Tüzüklerde de arayıp bulmak beyhudedir.

Yani arayıp-bulunacak ve düzeltilecek bir Sendika İçi Demokrasi ile karşı karşıya bulunmuyoruz. Tam tersine tüm işçilerin karşısında Anti Demokratik bir sendikacılar zümresi ve sendikalar faciası bulunmaktadır. O halde nerede bu sendika içi demokrasi? Demokrasi’nin adresini işçilerin ve halkın mücadelesinden başka bir yerde aramamalıyız arkadaşlar.

C- Sendika İçi Demokrasi’nin Adresi:

Türkiye’de Sendikalar alanında demokrasiden hiç bahsedilemez mi? Çok önemli bir şey var: O geniş işçi kitlelerini yeniden canlandırıp sendikalara, salonlara ve meydanlara dolduracak bir şey var: İşçi Sınıfının Sendikalardaki ve her alandaki “Demokrasi” mücadelesi var.

İşte Sendikalarda sözü edilen Sendika içi demokrasi o mücadeleden doğuyor! Sendika içi Demokrasi bir nebze olsun varsa o mücadele içinde var! Sendika içi demokrasiden birazcık söz ediliyorsa o mücadelenin kılıcı hakkına söz edilebiliyor. İşçilerin sendikalarda tırnaklarıyla dişleriyle kazandıkları örgütlenmeler sayesinde sendika içi demokrasi gelişiyor. Ve bu mücadele geliştiği kadar sendika içi demokrasiden söz edebiliriz. Ve mücadelemiz ne kadarsa demokrasi garantimiz de o kadardır!

Demek ki sendika içi demokrasiyi Egemen Sendikalizm’in adresinde değil; işçilerin onlara karşı yıllardır verdiği mücadele içinde aramalıyız. Türkiye’nin Sendikal mücadelesinde kendisine has orijinal yan buradadır. Bu kesin çelişki kavranamazsa yeterli kararlılık bilgilenme ve enerji gösterilemez. Sosyal Demokrat ve Sosyalist geçinen çoğu aydınlarımızın talihsiz konumları bunu anlamayacak ortamda bulunuşlarındandır. Yukarıdan sendika mevkini ele geçirmeye fazla güvenmelerinin sonu bu yüzden hüsrandır. Asıl mücadele bu yüzden Sendika Faciası içinde kaynayan en kara (yoksul ve cahil) işçiler içinde verilirse her konuda yanılgımız dayanıksız güvenlerimiz veya hüsranlarımız en aza iner.

Bizde sendikalizm o denli batakçıdır ki işçilerden kopmuş nice iyi niyetli insanımızı bile kendisine benzetmekte gecikmemiştir ve gecikmeyecektir. Buradan alacağımız en büyük ders budur.

O halde özetleyecek olursak bir işçi olarak Sendika İçi Demokrasi deyince: İçinde bulunduğumuz Sendikalar faciasına yani sendikalizme karşı verilen verilecek olan MÜCADELEYİ anlıyoruz.

D- Demokrasi Mücadelemiz Bir Bütündür

Ancak Sendika içi Demokrasi mücadelemiz Ülke içi Demokrasi mücadelemizden ayrılabilir mi? Şüphesiz ki ayrılamaz. Çünkü “içinde bulunduğumuz Sendikalar Faciası veya en batakçı Sendikalizm kimin çocuğudur?” diye sorduğumuz zaman; cevabımız “onlarca yıldır hala demokrasiyi arayıp duran bugünkü Türkiye düzeninin çocuğudur” şeklinde olmaktadır.

Bakın daha 24 yıl evvelinden Türkiye İdeal Mensucat İşçileri Sendikası bülteninde ilerici işçiler durumu nasıl açıklamışlar:

“Batı da Ekonomi kalkınışını da, demokrasiyi de getirip gerçekleştiren şu iki dinamo oldu:

1- İşçilerin Mücadelesi

2- Serbest Rekabet

Biz ise işveren devletçiliği ile her iki zembereği birden kırdır. Devlet eliyle en müsrif işveren tekelciliğini ve Sendika tekelciliğini kurduk.”

“Yarım yüzyıldır; değil işçi hareketlerini, işçinin varlığını bile kabul etmedik”, “İşçiler ile işverenler arasındaki rekabeti de, işverenlerin kendi aralarındaki rekabeti de kanun dışı saydık”,

“Onun için ekonomik kalkınışımız da demokrasimiz de gerçekleşmedi.”

Meselenin özü buradadır arkadaşlar. Bunu anlamadık mı neyle karşı karşıya bulunuyoruz ve onunla nasıl mücadele edeceğiz hiç anlayamayız ve havanda su dövmüş oluruz. Konuyu biraz daha elle tutulur gözle görülür hale getirelim. Gene eski işçi arkadaşlar anlatıyorlar:

“Türkiye’de 1946 yılı Batıdan aktarma Demokrasi” denemeleri başladığı zaman “Demokrasi” sözcüğünü ciddiye alan tek Sosyal kümemiz İşçi Sınıfımız oldu. Ansızın ortalığı İşçi sendikaları kapladı. Zamanın iktidarı, “Nedir bunlar? Yerden mantar bitercesine sendika kuruyorlar” diyerek ürktü. Ve bizzat işçilerin kurduğu bütün sendikaları BAKINCA kapattı. Tabii yerine devlet ve partiler eliyle ehlileştirilmiş sendikalar kuruldu. Ve kuruluş o kuruluş. Bugünlere kadar geldik. Bizde Sendikacılık Devlet içinde devlet haline geldi. Devlet yılda iki kere vergi alıyordu. Sendikalar her aybaşı aidat gelirlerini hiç zahmet etmeden kesilmiş olarak ceplerinde buluyorlardı. Tabii kaçınılmaz olarak ceplerinde buluyorlardı. Tabii kaçınılmaz olarak devletin, işverenlerin veya düzenin bir parçası haline geldiler.” Bütün güçleri buradan geliyor ama güçsüzlükleri de buradan geliyor. Bu kadar açık bir ihaneti hangi işçi olsa çabucak kavrayabiliyor. Gerisi işçilerin Sendika içi ve Ülke içi Demokrasi mücadelesine kalıyor. İşte Sendika içi Demokrasi de Ülke içi Demokrasimiz de bu mücadelenin bilinçlice-programlıca teşkilatlanmasında yatmaktadır. Bütün konuşmalarımız ve güçlerimiz bu noktada toplanırsa ilerletici bir sonuç alabiliriz.

E- Sendika İçi Demokrasi İsteyenler de Kendilerini Düzenlemelidirler

Bu konunun lafa pek ihtiyacı yok. Çalışmaya, pratiğe, düşündüğümüz gibi davranmaya son derece ihtiyacı var.

O halde Sendika içi Demokrasi’yi bilinçlerden hayata geçirmek ve geliştirmek için neler yapılabilir? Asıl bunun üzerinde durulmalıdır. Sadece lafta kalmak öncelikle kendi vicdanımızda Demokrasiyi kurmamak demektir. Burada biraz da daha bilinçli geçinenlerimiz ama bir türlü düzenli mücadeleye girmeyenlerimiz de eleştiri çuvaldızını iliklerinde duymalıdırlar.

Nedense çoğumuz bunları biliriz, eleştiririz de, iş yapmaya pek yanaşmayız. Ve Sendika içi Demokrasi mücadelesi de, doğal olarak kitlelerin kendiliğinden Başıboş mücadelesine bırakılmış olmakta ve her şey ağır gelişmekte, yenilgi de kaçınılmaz olmaktadır. Bunun sorumlusu biraz da bilip de davranmayanlarımızdadır.

Demek ki Sendikalizmi eleştirmek kendi içimizdeki Demokrasi mücadelesinin sadece bir yüzüdür ve asla yeterli değildir. Çünkü asıl ihtiyaç lafa değildir. Asıl Demokrasi mücadelesini yürütecek çalışkan insanlara ihtiyacımız vardır.

Önce kendi içimizde Demokrasiyi kurmak için Sözümüz İşimize uymalıdır. Sendikalizmi eleştiren insan onun mücadelesini de bütün gereklere uyarak verirse kendi içinde demokrasiyi kurmuş demektir. Ve artık o insanın mücadelesi bize sürekli artan ürünler verecek demektir.

Onun için:

1- Öncelikle Sendika için Demokrasi’nin “MÜCADELE” demek olduğunu bilince çıkarmış Sendikacılar, Şubeler veya Sendikalar seçecekleri temsilcileri ile bir araya gelerek Ortak Merkez oluşturmalıdırlar. Eksiklerini-hatalarını gözden geçirmelidirler.

2- Aynı Ortak Merkezleri bütün iş kollarında.

3- Şubelerde ve Fabrikalarda yaratmalı eksik ve hatalarımızı Fabrika düzeyine kadar inerek düzeltmeliyiz.

4- Eksik ve hatalarımızı düzeltmekle kalmamalı Sendika içi Demokrasiyi kendi Sendikalarımızda sağlam temellere oturturken, bütün sendikalara ve Türkiye sathına doğru yayıp temellendirmek üzere programlıca çalışmalıyız.

Şimdi bu çalışma programı üzerinde de durarak konuşmamı bitirmek istiyorum.

F- Sendika İçi Demokrasi İçin Genel Program

Sendikalarda demokrasiyi temellendirmek ve geliştirmek: İşçi Sınıfına İNANMAKLA başlar, işçilerin MADDİ ve MANEVİ REFAHINI-BİLİNCİNİ arttırmakla gerçekleşir.

Bunu da işçilerin kendisinden başka hiç kimse işçilere veremez ve gerçekleştiremez. Demokrasinin en olasıda bu değil midir? O halde işçilere inanmak demek (yani Sendikalarla Demokrasinin BAŞLAMASI demek): İşçilerin Sendika işlerini yapmaya, başlaması demektir.

Sendikalarda Sendikacı diye İşçilerden farklı-komisyoncu bir zümrenin kalmaması, işçilerin kendi işlerini kendileri yapması Sendikalarda Demokrasinin geriye döndürülemezce temellenmesi demektir.

Onun için:

Bugüne kadar yerleştirilen; “her şeyi sendikacı yapar, işçiler de her işi için onlara dilekçe verir gibi müracaat ederek bekler” geleneğini sabırlıca yıkmak için her alanda işçilere köklü bilinç ve iş vermekle işe başlanır.

Bu kollektif örgütlenmeyle başarılabilir.

1- Sendikalarda hareket eğilimi, her türlü bürokrasiyi öldürür. Oturmak eğilimi ise, bürokrasiyi canlandırır. O yüzden zaten % 99 işi hareket olması gereken sendika profesyonel kadrolarının sendikalarda oturup kalması adeta yasak kertesinde suç gibi görülmelidir.

Profesyonel sendikacı öncü ve hareketli işçilerden seçilmelidir. İşi Fabrikadaki bölümlere kadar işçileri gerçek-çalışkan öncüleriyle örgütlemek ve iş içinde onları eğitmektir. Her şey bu tür gerçek profesyonel sendikacıyla başlayıp gelişecektir.

Sendikalarda işçiler içinden bu tür gerçek profesyonelleri çıkarıncaya ve sendikaların başına getirinceye dek gece gündüz çalışmalıyız.

2- İşçilerin eğitimi iş içinde olduğu gibi, sürekli olarak verilecek seminer ve kurslarla; panel veya konferanslarla, filmlerle, kendilerinin yapıp düzenleyecekleri Tiyatro gibi gösterilerle düzenlice beslenmelidir.

Her eğitim işinde prensip: İşçilerin kendilerinin konuşması-düzenlemesi ve bizzat yapması şartı önde tutulmalıdır.

3- Sendika gazetelerinin Demokrasi mücadelesinin tüm yurt sathındaki gelişmeleri en can alıcı yönleriyle vermesini ve üzerinde tartışılmasını sağlayacak biçimde yeniden örgütlenmesi sağlanmalıdır. Bugünkü ölü veya bilinen dar habercilikten, Sendikalizmin goygoyculuğundan kurtulunmalıdır.

4- Bugüne dek yapılan Kooperatifçiliğin başarısız olması Kooperatifçilikten vazgeçmemizi getirmemelidir. Bugün TÜKETİM ve YAPI KOOPERATİFLERİ hatta zamanla ÜRETİM Kooperatifleri eksik ve hatalar bilinçlere çıkarılarak yeniden örgütlenmeli ve güçlüce yaygınlaştırılmalıdır. Sermaye yetersizliğinde bir kaç yakın şube veya sendika birleştirilerek işe sağlamca başlanmalıdır.

5- Yardımlaşma Sandıkları aşağıdan gelme teşebbüslerle birleştirilerek güçlüce yeniden örgütlenmelidir.

6- İşçilerle sürekli Kollektif bir ilişki kurulması Kollektif sözleşmeleri bizzat kendilerinin yapmasına yaklaşılacaktır.

7- Dolayısıyla Direniş-Grev-Miting-Gösteri gibi Demokrasi eylemleri de Kollektif bir yönetim ve uygulama kazanacaktır. Grupçuluk ve anarşizm gömülecektir.