SANCILI ÇİN – Ayşe Tansever   

Çağdaş Yol, Sayı 1, Mart 1987  

Son aylarda dünyamızın çeşitli yerlerinde öğrenci olaylarına tanık olduk. Gençliğin ülke olaylarına karşı çok duyarlı olduğuna ve tavrını cesurca ortaya koyduğuna şüphe yok. Çin’de üniversite gençliğinin gösterilerini bu ışıkta değerlendirmek gerekir.

Geride bıraktığımız bir buçuk ay Çin gençliği ilk önce bir kentten başlayıp sonra birçok yerde sokaklara döküldü. Kan akmasa da yine yer yer çatışmalar, tutuklamalar oldu. Öğrenciler üniversite duvarlarına yapıştırdıkları dilekçelerde birtakım talepler dile getirdiler. Kendi özlük işlerine ilişkin bazılarının yanında çok partili bir düzeni dileyen, düzene karşı taleplerde vardı. Komünist Partisi’nin en üstteki başkanı Deng Xiaoping gençliği sosyalist ilkeleri çiğnemekle suçladı. “Özgürlük”, “demokrasi” sloganlarının altında yatanın “burjuva demokrasisi” olduğunu söyledi. Sosyalist demokrasi ise diğerinden daha üstündü. Bu nedenle öğrencileri derslerine dönmeye çağırdı. Olaylar politik yollarla çözülecekti.

Gerçekten de öyle oldu. Parti içinde bazı anormallikler yaşandıkça Genel Sekreter Hu Yaobang istifa etti. Olaylarla ilişkisi görülen bazı profesörler görevlerinden alındı. Bazı gazeteler kapatıldı. Bazı aydınların sesi kesildi. Birkaç partili ihraç edildi. Sonra olaylar sakinleşti. Öğrenciler yılsonu sınavlarına döndüler. Söylenildiği gibi olaylar politik yolla sona erdi.

Eğer öğrenciler sokakta yürüyor ve bunun sorumluluğunu bir parti genel sekreteri üstleniyor ve istifa ediyorsa, bu olayların geçtiği ülkeyi biraz daha yakından incelemek gerekir.

I- Sol Sapkınlığın İnkarı: Modernleşme

Sosyalizm kendisinin kapitalizmden daha ileri bir üretim biçimi olduğunu savunur. Üretim araçlarının kamu mülkiyeti, sömürünün olmaması, üretimde anarşinin olmayıp devletin merkezi plan yapması sosyalist üretimin özelliğidir. Ülkenin kalkınmasını hızlandırır. Ama Çin sosyalizm yoluna çıkmasına karşın henüz kalkınmış bir ülke değildir. Acaba sosyalizm yolunda bazı yanlışlıklar mı yapmıştır?

Berjing Sosyal Bilimler Akademisi, Marksizm-Leninizm-Mao Zedung Düşüncesi Enstitüsü Başkanı Su Shaozho sosyalizm evrelerini üçe ayırıp, Çin’i ilk evrede tespit ettikten sonra bir önceki sosyalizme geçiş evresini yani Mao dönemini şöyle yorumluyor: “Gelişmemiş ülkelerde devrimden sonra zafer kazanılınca, uzun bir geçiş dönemi yaşamak daha iyidir. Bence Çin bu geçiş dönemini çabuk tamamladı. Daha sonra büyük sancılar çekmemizin bir nedeni budur.” (Month’y Review, Eylül 1986, s. 19)

Gerçekten de Çin Kültür Devrimi’nde, sosyalizme geçmeye geçmiştir, sosyalist üretim ilişkilerini örmüştür belki ama o bünye içinde kemikleşmiştir. Üretim sosyalizm zenginliğine ulaşamıyor, bir canlılık belirtisi gösteremiyordu. Çin tarım ülkesiydi. Ama kırda üretim artmıyordu. Endüstri ise kendisini yenileyemiyordu. Soluğu, kırlara modern tarım aletleri vermeye, kırda verimi arttırmaya yetmiyordu. Çin bu durgun ilişkilerde sosyalizmin nimetlerine sahip olmadığı gibi modern toplumun sürekli gerisinde kalıyordu. Bu durgunluk bir yerden bir şekilde yırtılmalıydı. Üretimde verimi arttırmalıydı. Modernleşmeliydi.

Çin Komünist Partisi modernleşme kapsamına 4 alanı aldı. 1. Tarım, 2. Endüstri, 3. Bilim ve teknik, 4. Savunma. Modernleşmek için sermaye gerekiyordu. İki yol tutuldu. Biri dış kaynaklar. Kapitalizm ve finans kurumlan IMF, Dünya Bankası, ikinci yol ise iç kaynakların harekete geçirilmesiydi.

a) Kırlar: İlk önce Çin kırlarından NEP’e benzer şekilde başlanıldı. NEP (Yeni Ekonomik Plan) 1921 yılında Sovyetler Birliği’nde uygulanmıştı. Amacı işçi sınıfının köylülükle kurduğu müttefikliğini ekonomi tabanında güçlendirmekti. Sosyalist endüstri ve küçük çaplı tarım arasında meta ve para ilişkileri yoluyla bağlantı sıklaştırıldı. Bu dönemde kırda kapitalist ilişkiler, ticaret ve küçük işletme seviyesinde ve tamamen sosyalist devlet kontrolünde serbest bırakıldı. Ancak 1929’da kooperatifleşmeye geçilirken kırda kapitalist ilişkiler ortadan kaldırıldı. NEP uygulaması 1930’ların ortalarında sosyalizme geçildiğinde son buldu.

ÇKP kooperatifler içinde örtülü köylülere toprakları 5-10 yıllık kontratlarla kiralamaya başladı. Şimdi kooperatiflerden gübre, mazot ve bazı tüketim malı alınıyor, sonra bu mahsul ile ödeniyor. Kota fazlası serbest pazarda satılabiliyor. Eskiden hangi ürünün ne kadar, nerelerde ekileceği kooperatiflerin verdiği bilgiler çerçevesinde merkezi olarak belirleniyordu. Şimdi bu konuda da esneklikler tanınıyor. Çiftçi bir önceki yıl en çok para getiren ürünü ekmek istiyor. Bu konuda da çiftçiler yavaş yavaş serbest bırakılıyor. Bu uygulamaları daha uzatmak mümkün. Ancak işaret etmek istediğimiz, kırlarda kooperatifleşmenin çözülmesi ve küçük üreticiye izin verilmesidir. Bu politikadan beklenen sonuçta başarılı olundu ve Çin tarımsal ürünleri büyük bir hızla artıyor.

b) Endüstri: Endüstrinin modernleştirilmesi için kapitalist sermayeye açılındı. Yatırım yapmalarını özendirici birçok karar çıkarıldı. Kar transfer hakkı vs. tanındı. Öte yandan mevcut yerli endüstride birimlere daha fazla özerklik tanındı. Merkezi olarak belirlenen kotaların dışında üretim kârı fabrikalara bırakıldı. Bununla yatırım yapılabileceği gibi, işçiler arasında dağıtılabilir de.

II- Politik Reform – “100 Çiçek 100 Düşünce”

Yukarıda özetlemeye çalıştığımız modernleşme Çin’de 8 yıldır sürüyor. Üretim biçimindeki bu değişiklik kaçınılmaz olarak bir sorunu ortaya koyuyordu. Bu üretim biçimine uygun üretim ilişkilerini belirlemek gerekiyor.

“Parti yönetiminin yapısını yeniden tanımlayan ve eylemlerini sınırlayan politik ve ideolojik reform hazırlayıp yönlendirmek Hu’nun (Genel Sekreter b.n.) göreviydi. Amaç Çin özelliklerini yaşayan bir çeşit parti önderliğine ulaşmaktı. Çinli yetkililere göre bu düzenleme ile parti fabrika birimlerinde, akademik tartışma veya yayınlarda mutlak bir kontrole sahip olmayacaktı. Ama partinin yönlendiriciliğinde direkt olarak meydan okunamayacaktı.” (Far Eastern Economic Review, 29 Ocak 87, s. 12) ÇKP üretimdeki yönlendiriciliğinde bir değişiklik yapıyorsa yeni koşullarda 4 ilkeden sapılmadan yeni sorumluluk ve görevleri belirlemeliydi.

Görevin baş sorumlusu Genel Sekreter Hu Yaobang bu sorunu çözebilmek için ülkede “100 Çiçek 100 Düşünce” açsın kampanyasını başlattı. “Kültür Devrimi” deneyini yaşamış bir ülke için bu çok önemli bir konuydu. “Kanımca Komünist Parti iktidara geldikten sonra eğer parti içi demokrasiden yoksunsa demokratik merkeziyetçiliği doğru uygulayamıyor. Sosyalist ülkelerin Çin’in ‘Kültür Devrimi’ gibi bazı felaketler yaşamasının nedeni sık sık budur… Çin özellikleri ile sosyalizm kurmak için biz ’yüksek düzeyde demokrasi’ ve ‘yüksek düzeyde ruhani medeniyet’ kurmayı özellikle vurguluyoruz diyebilirim.” (Monthly Review a.y.) Bu kez Mao’nun kırmızı kaplı kitabından kurtulup aşırı bir demokrasi tartışmalarına sıçrıyordu.

Kampanya geçtiğimiz yaz başlarında başladı. Akademik konularda ve yayınlarda ideolojik kontrol kalktı. Önemli olan 4 ilke içinde tartışmaktı. Ülke sosyalist yolda, halkın demokratik diktatörlüğünde, Komünist Parti yöneticiliğinde, Marks-Lenin-Mao düşünceleri doğrultusunda olacaktı. Yayınlardan kontrolün kalkması için gerçekten birçok sorun tüm halk katmanlarında tartışılmaya başlandı.

Mutlaka açan her şey çiçek olacak diye bir kural yoktu ya. Aradan “zehirli otlar” da çıkabilirdi partili yetkililerin söylediğince. İşte öğrenci olaylarının kışkırtıcılığını yapan bu otların zehridir. Öğrenciler gösteriler sırasında kendilerine yeni bir kahraman buldular. Fang Lizhi. Onun başbakan hatta cumhurbaşkanı olabileceğini tartışmaya başladılar.

Sosyalizmde işçi sınıfına hizmet eden aydınlar çıkarlarının işçi sınıf ve köylülükten ayrı olmadığını görürler ama Fang Lizhi gibi görünmeyenler de olabiliyor. Fang ilk gösterilerin başladığı üniversitede profesördür. İlginç olması açısından düşüncelerinden bazıların verelim.

Üniversiteler konusundaki görüşlerini 15 Aralık’ta Peking Review’a şöyle aktardı: “Yeni teorilerin ortaya çıkıp gelişebilmesi için üniversitelerde demokrasi ve özgürlük havası, entelektüel ideolojinin ekilebileceği ve yükselebileceği bir hava gereklidir. Üniversite bünyesinde her şeyin üstünde tutulan, neden tutulacağı sorgulanamayan hiçbir şey olmamalıdır. Yönlendirici, yol gösterici konumda bir doktrin olmamalıdır.” (Far Eastern Economik Review, 22 Ocak 1987, s.11) Aydınlar konusundaki görüşleri de ilginçtir. Aydınlar haklı oldukları statüye bir türlü ulaşamamışlardır. “Günümüz toplumumuzda bilgi ve eğitim er gelişmiş üretim güçleridir. Bu güçler aydınların elinde olduğundan onlar toplumun doğal yönlendirici gücü olmalıdırlar.” (ay) Fang bu görüşleri ile sosyalizm yolundan saptığı gibi kapitalizme de varamıyor. Çin belki “Kültür Devrimi”nin tek düzeliğinden kurtuldu ama bu kez aydınlar eli ile sosyalizmin yolundan saptırılmaya çalışılıyordu.

III- Sağa Şamar

ÇKP içinde “tutucular” denen bir kanat vardır. İlk kez seslerini daha doğrusu sıkıntılarını yılında kırdaki reformlara karşı duyurdular. Reformların ülkeye burjuvaya kötülükler sokup insanları ruhani açıdan zehirlediğini savundular. İleri sundukları eleştiriler özde reformlara karşı değil, onların uygulanış hızıyla ilgilidir. İddialarına göre reformlar bu kez bazı şeyleri devletin kontrolünden çıkarmaktadır. İşsizliğin ve enflasyonun boyutları istenmeyen bir hızla almış başını gitmiştir. Sosyal altüstlükler partinin otoritesini bozacak boyutlara doğru tırmanmaktadır. Bu şikayetlerini ve kaygılarını çeşitli kereler, çeşitli biçimlerde dile getirmişlerdir. Ama Genel Sekreter Hu aynı kanıda değildir. O, reformların hızla gelişmesine engel duran şeyleri çekip atmakta biraz sınırsız davranmakta pek bir tehlike görmemiş, bu doğrultuda birçok karar tasarısını Meclis’te geçirmiştir bile. İşte öğrenci olaylarının beklenmedik bir şekilde patlak vermesi, hızla yayılması ve 1,5 ay sürmesi onun bu yargılarının yanlışlığının kanıtlanmasıdır. İlk önce gençlik sosyalizm yolundan çıkma isteğini dile getirmiştir. Yakın gelecekte proletaryanın ya da kırdaki küçük üreticinin sokağa dökülmeyeceğinin garantisi yoktur. Hu, istifa gerekçesinde yazıldığı gibi, “… temel politik ilkelerde, partinin kollektif liderliği ilkesinde yanlışlıklar” yapılmıştır. (Far Eastern Economic Review, ay) Hu’nun görevden ayrılmasından sonra reformların bu hızlı gidişini önleyici ve devletin kontrolünü arttırıcı bir dizi düzenleme getirildi. Bunları kısaca gözden geçirmek Çin’de olanları daha iyi kavramak açısından önemli olabilir.

En başta devletin denetleyici özelliği arttırıldı. “Son yıllarda köylülerin daha çok para kazanması için sübvansiyonu kalkmış olan birçok malın giderek artan fiyatı, ücreti nispeten düşük kalan kentli İşçilerde büyük huzursuzluğa yol açtı.” (The Times, Ocak 16. 1987, s. 12) Öğrencilere bu kesimden katılanlar olabileceği korkusu dile getiriliyordu. Şimdi eski uygulamanın, hangi malın ne olacağının belirsizliği kaldırıldı. Bu malların listesi yapıldı. 1987 yılı içinde birçok malın fiyatı donduruldu.

Uzun süredir tartışılan diğer bir konuda, bankacılık ve finans sisteminde yapılacak değişikliklere ilişkindi. Tarım ve endüstri birimlerine tanınan özerklikler Çin Merkez Bankası’nın belirleyeceğini birçok konuda zorluyordu. “Tutucular” bu konuda da savunduklarını uygulamaya geçirdiler. “Yeni finansal kuruluşların oluşturulması kesin devlet planlaması altında olmalıdır. Bankacılık devlet ekonomisinin önemli bir yaşam kaynağı olduğundan tamamen devlet elinde tutulmalıdır.” (Far Eastern Economic Review, Ocak 22, s. 12)

Hu’nun istifasına yol açan olayların başlamasından birkaç gün önce büyük tartışmalarla iflas yasası onaylanıp yürürlüğe girdi. Yeterince verimli olmayan, piyasaya ayak uyduramayan fabrikalar iflas edebilecek, devletin üstlendiği yük hafifleyecekti. Ancak böylesi iflas edebilecek şirketlerin % 17,8 olduğu söyleniyor ve büyük kaygılar yaratıyordu. Şimdi bu yasa da hasıraltı edildi, uygulanması ertelendi.

Aydınlar ve öğrencileri yakından ilgilendiren çok tartışmalı konulardan biri de fabrika sorumluluk sistemidir. İşletme birimlerinde verimliliği arttırmak için fabrika yöneticisine büyük sorumluluklar yüklenmişti ama yetkileri konusunda sorunlar doğuyordu. Fabrika sorumlusu, sendika, birim parti sorumlusu arasında ciddi tartışmalar vardı. Bu sorun şöylece çözüme bağlandı.

“Fabrika yöneticisine sorumluluk kadar yetki verilmesi konusunda yapılan yoğun lobiler başarısızlığa uğradı. Getirilen kuralların söylenen amacı devlet mülkiyetindeki fabrikalarda yöneticinin yetkisini arttırmış olsa da, şimdi sendika işlevi yapan İşçi Kongresi’ne birçok yetki geçiyor.

“Yeni kurallar, eskisi gibi ÇKP’nin fabrika sekreterini değil, fabrika yöneticisini işletmenin tek yöneticisi ve yasal temsilcisi kabul ediyor. İşletmede üretimin, idarenin sorumlusu oluyor. Başka bir yerden tayin edilebilir, seçilebilir ya da ilanla bulunabilir. Normal hizmet süresi 3-5 yıldır.

“Ancak yetkisi kısıtlanabilir hatta bazı alanlarda şimdi işçi kongrelerine yani bütün Çin Sendikalar Federasyonu’nun böyle primine, tanınan bazı haklarla yoka çevrilebilir, işçiler fabrika yöneticisine yardımcı olacaklar denilirken, kongre planlarda, ücretlerde, ödüllendirme ve cezalarda düzenlemeler yapma yetkisine sahiptir.” (Far Eastern Economic Review, as.)

Son günlerde geçirilen bu kararlarla reformların doğurduğu olumsuz sonuçların bizzat devlet ve işçilerin kendi kararları ile üstesinden gelinmesine çalışıldığı ortadadır. Üretim araçlarının kamu mülkiyet ilişkisi böylece verimi artırıcı özelliklerle yeniden düzeltilmiş olmaktadır.

Batı’nın Tavrı: “Reformlar Ayak Sürçecek”

1979 yılından bu yana Çin reformları Batı yayın organlarında büyük yer tutar. Çin’in modernleşme kararı alıp kapitalizme kapı açması sermayeye ‘büyük kar imkanları tanımanın yanında reklam yapma olanağı da sağlıyordu. Sosyalizm kendi üstünlüğünü savunadursun kapitalizm sosyalist bir ülkeyi kendine müttefik yapma yoluna çıkmıştı. Sınırsız bir propaganda kampanyası başladı. Kırda verimin artması kapitalizmin sıkı sözcüsü dergilerde kapaklardan düşmedi. Deng’in yaptıkları Gorbaçov’a örnek gösterildi, aynısını yapması salık verildi.

Deng’in olaylarda öğrencileri, burjuva demokrasisi istemekle suçlayıp sosyal demokrasinin daha üstün olduğunu söylemesi Batı’yı çok kızdırdı. “İşaret ettikleri gibi sosyalist demokrasi açıkça daha üstündür, çünkü nasıl seçim yaparsan yap sonunda komünist hükümete varıyorsun. Eğer üniversitelerde bunu okutuyorlarsa daha kesin kararlı öğrencilerin Pekin sokaklarında yürümelerine şaşmamak gerekir… Sayın Dengler, Gorbaçovlar kendilerine demagog deseler iyi olacak.” (The Economist, 17-23 Ocak 1987, s. 18). Öğrenci taleplerine destek vermenin yanında reformist güçlerin bu kadar çabuk pes edişine de tepki gösterdiler.

Son olaylar Çin ile Batı ilişkilerindeki sınırları belirleyici olmuştur. “Çin’de son 1,5 aydır alınan temel politik kararlardan bir değerlendirme yapıldığında yakın gelecekte tutucular ekonomik politikanın birçok alanında ve devlet kontrolünün azaltılmasında tüfeği ellerinde tutacaklar. Birçok gözlemciye göre sonuç geriye dönüş değil ama temel ekonomik reformlar ayak sürçecektir.” (Far Eastern Economic Review, 29 Ocak, s. 14)

Sosyalizmi hayata geçirebilmek ülke koşullarını, sosyal olayları, sınıf yapısını çıplak gözle değerlendirebilmekten geçer. Mao döneminde Çin kendini bulunduğu noktadan daha solda görüyordu. “Kültür Devrimi” sonunda varılan nokta bu yanlışlığı kanıtladı. Şimdi Çin bu yanlışını sosyalizm yolunda düzeltmeye çalışıyor. Öğrenci olayları yapılan yanlışlıkların burjuva demokrasisi içinde çözülmesi isteğinin dile gelmesidir. ÇKP bu isteğe karşı tavrını koyup sağa kayısı engellemeye çalışıyor.