Bolivar Sosyalizmi Savunmada – Marta Harnecker

Yol, Bahar 2016

Bolivar Sosyalizmi savunmada çünkü Venezüella’da 6 Aralık’ta yapılan seçimleri Chavez’in partisi PSUV değil muhalefet MUD güçleri kazandılar. MUD oyların %56,22’sini alırken PSUV %40,91 aldı. Muhalefet 109 üye çıkartarak birçok yasa çıkartmak için gerekli olan 2/3 çoğunluğu hemen hemen ele geçirdi. 17 yılda yapılan 20 seçimden belki de bu kaybettikleri ikincisidir. Böylece ülkede var olan zor bir ekonomik krize bir de siyasi kriz eklenmiş oldu.

17 yıldır sosyalizm yolunda olan bir ülkede halkın sosyalist partiye yani kendi çıkarlarını temsil ettiği düşünülen bir partiye değil de yeni liberal görüşleri olan bir partiye oy vermesi elbette üstünde çok düşünmeyi gerektiriyor. Sosyalistlerin bu olaylardan büyük dersler çıkartması gereklidir. Sosyalist bir parti neden iktidarı kaybeder? Neden halklar arkasından çekilirler?

Yenilginin bir halk hoşnutsuzluğunu dile getirdiğini yazmak gereksizdir ama nasıl bir hoşnutsuzluk olduğunu da anlatmak gerekir. Bu yenilgi sosyalizmin yenilgisi değildir. En sağ güçler bile bunun ekonomik bir yenilgi olduğunu biliyor. Venezüella’da 17 yıldır burjuvazi ile birlikte geniş halk yığınları adına 21. yy sosyalizmi denilen bir düzen kurmaya çalışıyorlar. Bu süreçte bilindiği gibi halk üretimi ve kendi kendini yönetmeyi burjuvazi ile yarışarak öğrenecektir. Ama sonuçta burjuvazi eriyecek ve halkların komün iktidarı kurulacaktır. Bir yanda yoksul halklar diğer yanda da zengin burjuvalar bir ekonomik politik savaş yaşanıyor.

Günümüzde genel olarak yaşanan sınıf savaşında halk kesimleri çeşitli yollar ile burjuva iktidarı yıkmaya çalışırlar. Ancak şimdi Venezüella’da tersi oluyor. Burjuvazi elindeki ekonomik kozu kullanarak savaş açıyor. Halkın temel ihtiyaçlarını depoluyor ya da karaborsadan satıyor. Halkı yokluğa, başka yollar ile yoksulluğa itiyor. Ülke petrol satıp karnını doyuran bir ülke olduğu için halkın elinde üretim yapan fabrikalara saldırıp ele geçirme şansı yok. Eğer burjuvazi ithal ederse satın alabilecek. İthal ediliyor ama burjuvazi bunu ya depoluyor ya da komşu ülkelerde satıyor, doları ülkesine getiriyor onu karaborsadan çok çok pahalıya satıyor. Böylece kısır bir döngü gerçekleşiyor. Bir avuç azınlık, yapay kıtlık ile zenginliğine zenginlik katarken yoksul halklar ya saatlerce kuyrukta tüketim maddesi peşindeler ya da ellerindeki varlarını yoklarını satıp karaborsadan ihtiyaçlarını görmek zorundalar.

Bu kıtlık yaratma her seçim öncesi başlar ve arkasından biterdi. Ancak 2013 yılında Chavez ölüp yerine Maduro geçtikten sonra saldırıları arttı. Hele hele onun başkanlık seçimlerini %1,5 oy fark ile kazanması muhalefete büyük bir umut verdi. Saldırılarını seçim bittikten sonra arttırarak sürdürdüler. Hatta zengin mahallelerinde barikatlar bile kurdular. 43 kişi öldü. Bir iç savaşın eşiğinden Maduro’nun halkları sükünete çağırması ile dönüldü. Ve kıtlık, pahalılık, kuyruklar dayanılmaz boyutlara vardı. Sonuçta halk seçimlerde bunlara bir şans vermeyi ekonomik sorunlarına çözüm olarak denemeyi tercih etti. Chavezcilerin bu seçimlerde oy kullanmadıkları tahmin ediliyor. Seçimlerin sonucunu belirleyen burjuvazinin açtığı bu ekonomik savaştan halkların yılmasıdır.

Tersinden de sosyalist iktidar bu burjuva ekonomik savaşa karşı başarılı bir mücadele veremedi. Onun hanesinde de ekonomik beceriksizlik yazılmalıdır. Burjuvazinin saldırıları karşısında başarılı, etkin bir savunma yapamadılar. Kötü yönettiler. Onun üçkâğıtlarını boşa düşürücü önlemler alamadılar. Bunun nedenleri karışıktır.

Bugün Latin Amerika’nın Ekvador, Bolivya gibi başka ülkelerinde de sosyalist denemeler var. Bu denemelerin yarattığı dalga Brezilya, Arjantin, Nikaragua vs. gibi ülkelerde de pembe denilen sol denemeler doğurdu. Bunların hepsine baktığımızda bu ülkelerde de burjuvazinin yaptığı savaşlar karşısında bir başarısızlık söz konusudur. O zaman şöyle bir genelleme yapmak kanımızca yanlış olmayacaktır. Halkçı, halktan yana politikalar uygulayan iktidarlar genelde burjuvazi ile birlikte ekonomiyi çekip çevirmede başarısız oluyorlar. Burjuvazinin yıllardır kendi sistemindeki bilgiler ile pişmiş öğrenmiş bir yanı vardır ve halk iktidarları bunun üstesinden gelemiyor. Yalnız iktidarı almakla olmuyor. İşleyişi kendi sistemine geçirişte yanlışlıklar yapılıyor. Burjuvazinin kuyusuna düşülüyor. Onun üçkâğıtları ile baş edilemiyor.

Üretimin kendisinin başka yan kolları var. Ara madde ithalinden bunun örgütlenmesine kadar çeşitli safhalar öyle kolay öğrenilmiyor. İktidar dışında burjuva kaleleri devrim sonrasına kalıyor. Bu kalelerden burjuvazi sürekli saldırıyor. Ekonomiyi halkın değil kendi çıkarına kullanıyor. Halk iktidarı bürokratik kısımda yeniliyor.

Ellerinde tuttukları basın ile halkları kandırıyor, beyinlerini yıkıyorlar. Chavez’i şimdi Maduro’yu karalamak için, onun altındaki yetkilileri karalamak için az kampanyalar yapılmadı. Bunlar zaman ve enerji alıyor. Bunlar kafaları karıştırıyor. İlerici olan kesimleri bile çekebiliyor. İnandırabiliyor.

Sonuçta halklar kendi iktidarlarına duymaları gereken inancı, güveni kaybediyorlar. Bencillik başlıyor. Herkes kendi ekonomik sorununa çare aramaya başlıyor ve korkunç bir yolsuzluk başlıyor. Dayanışma azalıyor, gemisini kurtaran kaptan oluyor. Sosyalizme inanç kırılıyor. İktidardaki Bolivarcılar bu güven kaybı ve yolsuzluklarla iyi mücadele edemiyorlar. Yolsuzluk en sıradan gecekondu bölgelerinde bile ayakta kalabilmenin tek yolu oluyor. Bugün karaborsadan çocuğu için süt alan aile yarın da gerekli ihtiyacını karşılar umudu ile bu karaborsacıyı ihbar etmiyor. Sistem içinde şekillenen bozulma her kesime sıçrıyor. Toplum çürüyor. Sonuçta halk iktidarı kendine duyduğu güveni yitirdi ve burjuvaziye bir şans vermeyi düşünmeye başladı.

Burjuvazinin bu başarısını besleyen diğer faktörde PSUV’un ya da iktidar güçlerinin halkla olan bağının azalmasıdır. İşler iyi gitmeyince halka karşı çıkılacak yüz de kalmıyor. Onların kıtlık, kuyruk, karaborsa sorununu çözemeyince, verilecek yanıt bulunamayınca savunma yapılamayınca halkın karşısına çıkılamıyor.

Akla gelen soru şudur: Peki sorunlar halka anlatılamadı mı? İlerici iktidarların bir sorunu da budur. Halka bir şeyleri anlatmak. Bıkmadan, üşenmeden, yılmadan anlatmak. Onlar anlayıncaya kadar, dillerde tüyler bitene kadar anlatmak gerekiyor. Sadece eğitim yetmiyor. Onların görüşlerinin genişletilmesi gerekiyor. Ekonomik uygulamaların iyi anlaşılır şekilde anlatılması gerekiyor. Bunlar açık bir şekilde anlatılamadı. Sırf seçim kazanmak değildir sorun halkı kazanmak için hiç ara vermeden onlarla uğraşmak gerekiyor. PSUV ve Maduro iktidarının bu konuda beceriksizlikleri olduğu kesindir. Sonuçta halktan kopulmuştur. Olaylar iyi anlatılamamıştır.

Ekonomik krizin bir nedeni de dünya petrol fiyatlarındaki düşmedir. Yani bir de burjuvazinin saldırısını katmerleştiren böyle bir faktör vardır. Venezüella gibi ihracatının %95’i petrole dayanan bir ülke bu gelirini kaybetmeye başladı. İç tüketimi karşılamak için dışarıdan borç almak zorunda kaldı. Venezüella’nın dış borcu diğer Latin Amerika ülkeleriyle karşılaştırıldığında çok büyük değildir ama gene kemerlerini sıkmak zorundadırlar. Rantiye bir ülke olarak yaşamanın sonuna gelinmiştir. Ve ülkenin buna pek hazırlıklı olduğunu söylemek zordur.

PSUV’un seçimleri kaybetmesinin bir nedeni de devrim sırasında doğan ve şimdi seçmen yaşına gelen genç nesildir. Bu nesil Chavez öncesi yeni liberal politikaların acısını yaşamamışlar ve o günleri bilmiyorlar. Yaşanan ekonomik sıkıntı onları muhalefet saflarına itmiştir. Genç nesiller iyi örgütlenememiştir.

Seçim Sonrası

Kamuoyu yoklamaları seçim öncesi da böyle bir yenilgi olasılığının sinyallerini veriyordu. O nedenle bir şaşkınlık yaşanmadı ve Maduro yenilgiyi vakur bir şekilde kabul etti. İlk konuşmasında da “Herkes düşünsün, hataları bulsun ve ders alsın.” dedi. “Şimdi ağlama zamanı değil dövüş zamanıdır.” diyerek de ekledi, “Şimdi sosyalizm mücadelesi başlıyor. Bizler yeniden başlama uzmanlarıyız. Sokaklardan geliyoruz ve zorlukların insanıyız.” Maduro böylece sosyalizm mücadelesinin yeni bir döneme girdiğini açıklamaya çalıştı ve “yeniden doğuş” temasını işledi. Venezüella 21. yy sosyalizmi yeni bir döneme girdi. Eskiden dersler çıkarıp yeniden yoluna devam edecektir.

Ama iktidarda ve mecliste çoğunlukta iken burjuvazi ile uğraşmak başka şeydir onun çoğunluk olduğu bir mecliste çalışmak, ülkeyi yönetecek kararları halk çıkarına almak başkadır. Şimdi bir de siyasi zeminde dövüş zorunluluğu eklenmiştir. Yani sosyalist kazanımların korunması ve yenilerinin elde edilmesi için burjuva ağırlıklı bir mecliste çalışma sorunları ile karşı karşıyalar.

Gerici meclisin sosyalist devrim kazanımlarına karşı elinden geleni yapmaya çalışacağını yazmaya bile gerek yoktur. Meclis içinde çoğunluk oldukları için istedikleri yasaları kolayca çıkarabileceklerdir. PSUV safları bunları nasıl engelleyip halk kazanımlarını savunacaktır? Bunlar nasıl engellenecektir? Devrimin kazanımları nasıl korunacaktır?

Durumu daha iyi kavramak için muhalefetin seçim öncesi ve sonrası mecliste ne yapacakları konusundaki açıklamalarına bakalım. Onların görünen ve gizlenen hedefi nelerdir? Ondan sonra Maduro’nun seçim sonrası aldığı önlemler ve uygulamaları inceleyelim. En sonra da seçim sonrası halkların nabzını tutmaya çalışalım. Muhalefet daha ilk günden saldırıya geçti.

Muhalefetin Önüne Koydukları

Şimdi muhalefet meclis içinde yani politik zeminde iş yapmak zorundadır. Laf söylemek başka şeydir, mecliste oturup ülke geleceği konusunda kararlar almak başka şeydir. Yani onlar için de durum çok parlak değildir. Karşılarında 17 yıldır sosyalizmin eğrisi doğrusu ile nimetlerinden yararlanmış bir halk vardır. Bunlar ne olursa olsun bu işi az çok kavramış halklardır. Hedeflerinde ne olduğuna kısaca bakalım.

Ekonomik açıdan istediklerinin yeni liberal politikaları geri getirmek olduğu su götürmez. Fakat Chavez bütün kötülüklerin bu liberal politikalar olduğunu halklara uzun uzun çok iyi anlattı. Kendi yarattıkları ekonomik krizin arkasına saklanarak nasıl bu politikalara ikna edeceklerdir? Edebilecekler midir? Baştan beri ekonomik krizin ve petrol fiyatlarının düşmesi sonucu devletin sosyal yardımları kesmek zorunda olduğunu söyleyip duruyorlar. Var olan devlet fonlarının yeni iş yerleri açmaya, ihtiyaç duyulan üretimleri yapmaya kaydırılması gerektiğini savunuyorlar. Açıktan böyle bir adım atmalarına halk muhalefeti izin vermeyecektir. O nedenle bunları gizli, yavaş yavaş, allayıp pullayıp yapmak zorundalar.

Bu emellerinin önünde duran en büyük engel Maduro ve kurduğu hükümettir. Maduro devrimin kazanımlarını savunmak için orada dimdik duruyor. Öyleyse ilk en büyük hedef Maduro’yu iktidardan almaktır. Açık açık da savunuyorlar. Ekonomiyi bu duruma getiren Maduro’nun sosyalist uygulamalarıdır, diyorlar, o nedenle ilk önce o gitmelidir.

Maduro’yu başkanlıktan almanın uyulması gereken belirli bir prosedürü, yasası vardır. Maduro devlet başkanlığının belirli bir süresini tamamladıktan sonra ancak halk referandumu yoluyla seçimlerde kazandığı oyların bir tane fazlası ile indirilebiliyor. İlk önce imza toplamaları gerekiyor. Şimdiki oy potansiyeline bakıldığında bunu yapabilirler. Yasal olarak olsa bile kamuoyu yoklamaları Maduro’nun hala %60 üzerinde oyu olduğu anlaşılıyor. Ve seçimler sonrası her gün muhalefetin yüzü halk tarafından anlaşıldıkça bu işin zorlaşacağı biliniyor. O nedenle bu işin çok kolay olduğu söylenemez.

Devlet daireleri, adalet kurumları, meclis ve hükümette beğenmedikleri, sosyalist insanları yolsuzluk gerekçesi ile atmaya çalışacaklardır. Bunun için özel araştırma komisyonları kurulacak, yolsuzluk davaları açılacaktır. İstemedikleri kişileri almanın en kolay yolu şimdilik bu görülüyor. Bu doğrultuda burjuvazinin sahte evrak düzenlemedeki “becerisi” malumdur.

Hemen “politik” tutuklulara af getirmek istiyorlar. 2014 yılındaki barikatlarda 43 kişinin ölümünden sorumlu olan aşırı liberal Lopez ve takımını çıkartacaklar. Venezüella’da politik tutuklu yasalara göre yoktur. Bu aşırı liberal takım elleri kanlı birer katildirler. Halk da bunu çok iyi biliyor. Halkın gene bildiği diğer bir gerçek de bu tutuklular ile meclistekilerin yakın dost olduğudur. Bu insanlarla birçok milletvekilinin yemek sofralarında, toplantılarda çekilmiş can ciğer fotoğrafları vardır. Af çıkartmaları halk açısından katillerin serbest bırakılmasıdır ve büyük bir öfke nedenidir. Bütün bunlara rağmen meclisten en başta tek oturumda bu yasayı çıkarttılar. Ancak yasanın Yüce Mahkeme ve sonra da devlet başkanı olarak Maduro tarafından belirli bir süre içinde onaylanması gerekiyor. Ancak ondan sonra yürürlüğe girecektir. Maduro büyük olasılıkla imzalamayıp meclise geri yollayacaktır.

İlk elden devletin yaptığı ve halka kullanım hakkını verdiği konutların özelleştirilmesi, yani üzerinde oturanlara verilmesi yasasını çıkardılar. Çıkarttıkları yasa konutların özelleştirilmesi oldu. 2011 yılından günümüze hükümet halkı yamru yumru gecekondulardan kurtarmak için büyük bir inşaat kampanyasına başladı. 1 milyonuncu konut tam seçim arifesinde halka dağıtıldı. Maduro eğer seçimlere kadar 1 milyon konutu dağıtamazsa bıyığını kesme sözü vermişti. Ve de bıyığını kestirmekten kurtuldu. Yani toplam 5 milyon insan, nüfusun 1/6’sı bedava bu devlet konutlarında oturuyor. Sadece kullanım hakları vardır, mülkiyeti kamunundur. İşte meclisteki muhalefet bir yasa ile bu konutların üstünde oturanların mülkiyetine verilme kararını aldı. Amaçları özel mülkiyeti geri getirmek olduğundan başta halkın nasiplenmesini öngörüyorlar. Onlara özel mülkiyet tadı verecekler. Ama işin altında başka bir hevesleri vardır. Bu alanı yani konut alanını özelleştirerek spekülasyona başlamak, rant kazanmaktır. PSUV’un karşı oyuna rağmen yasa geçti. Oysa yasanın anayasaya aykırı olduğu savunuluyor. Yüce Mahkeme tarafından incelendikten sonra uygulanıp uygulanamayacağı anlaşılacaktır. Maduro imza atmayacağını açıkladı.

Tahmin edilebileceği gibi bu bir başlangıçtır. Onlar her şeyi özelleştirmek istiyorlar. Şimdilik petrolün özelleştirilmesi konuşulmuyor ama Chavez döneminden beri kamulaştırılan her şey yeniden özelleştirilebilir. İlk önce elektrik şirketinden başlayacaklarmış. O nedenle işçiler çok tedirgin protestolara başladılar. Devletin kurduğu medya kurumları da hedeflerinde idi ama Maduro bunu engelleyici önlemler aldı. Çalışma koşulları zorlaştırılıp, işçi çıkartmalar kolaylaştırılacak. Toprak reformunu kaldırarak toprakların tekrar eski toprak ağalarına verilmesini ön görüyorlar. Tabii nihai olarak da hedeflerinde Bolivar Anayasası’nı değiştirme olduğunu gizlemiyorlar.

Ekonomik sorunun düzelmesi için karaborsanın kalkması, dolar fiyatının resmi ve pazar fiyat farkının yok edilmesi gerekir. İktidar halkı korumak için onun aldığı tüketim mallarına ayrıcalıklı düşük kur sağlıyordu. Bu nasıl düzeltilecektir? Muhalefet, bırakın dolar serbest pazarda değerini bulsun, diyor. Hatta eskiden pek çok Latin Amerika ülkelerinin enflasyon karşısında yaptığı gibi ülke para birimi bolivar atılarak dolara geçilmelidir, şimdiye kadar uygulanan fiyat denetimleri kaldırılmalıdır, malın fiyatı öyle tepeden değil, pazar koşullarında arz ve talebe göre belirlenmelidir, diyorlar. Bu da büyük bir enflasyon, halkın elindeki maaşların kuşa çevrilmesi demektir. Bunu yapmaktan korkuyorlar ama yavaş yavaş oraya doğru çekmeye çalışıyorlar.

Ülke dış politikasını şimdiki devrimci hattından ABD ve Batı yanlısı bir çizgiye oturtmak hedefleridir. Bu doğrultuda sağ çizgideki ülkelerin gericiliği ile bağlantı kuruyorlar. Venezüella, Chavez döneminde Orta ve Latin Amerika kıtasına devrimci bir ivme kazandırdı. Anti-ABD politikalarının başını çekti. Zaten Chavez ABD’nin gümrüksüz bir kıta yapma tezine karşı çıkarak dünyaya adını duyurmuştu. Ekvador, Bolivya, Nikaragua gibi ülkelerle ALBA örgütünü kurdu. Bu örgüt bölgedeki diğer anti-Amerikancı tavır alan örgütlerin sola kaymasına olanak tanıdı. Brezilya, Arjantin, Uruguay gibi ülkelerde daha sol eğilimli iktidarlar ortaya çıktı. Yoksul Orta Amerika ülkelerine Venezüella bedava petrol veriyordu. İşte şimdi bütün bunları yeni meclis değiştirme eğilimindedir. Hatta Venezüella’nın Suriye, İran, Filistin, anti-İsrail politikaları değişecek, onun BM ve dünya politikasında oynadığı devrimci role darbe vuracak, geriye çevireceklerdir. Yalnız Latin Amerika kıtasında değil tüm dünyada Venezüella’nın ilerici özelliğinin kaybı hissedilecektir. Kıta daha çok ABD güdümüne itilmeye çalışılacaktır.

Bu ve daha birçok geri adımı ne kadar ve hangi sürede atacakları, karşılarında duran Maduro ve halk gücüne, direncine, mücadelesine bağlıdır. Yazımızın bu bölümünde Maduro’nun gericilik manevralarına karşı aldığı önlemleri görelim.

Maduro’nun Önlemleri ve Yaptıkları

Maduro elbette başına gelecekleri biliyordu ve o nedenle bir takım önlemler aldı. Seçimler 6 Aralık 2015’de başladı ama yeni meclis Ocak 2016 başı açıldı. Maduro yeni meclis açılmadan eski meclis ile devrimin kazanımlarını koruma doğrultusunda çok önemli adımlar attı. Bunları tek tek incelemek uygundur. Sonra da yeni meclis ile son yapılanları anlatalım.

Yeni Meclis Açılmadan Alınan Önlemler

Meclis açılmadan Maduro devrimin ve halkın kazanımlarını garanti altına almak üzere hızlı bir çalışma temposuna girdi. En başta hemen halkları, komünler, komün meclisleri, sokak meclisleri içinde derin bir hesaplaşmaya, öz eleştiri yapmaya çağırdı. Yeniden düşünmeliyiz, dedi. Gelecek günlere karşı hazırlanmayı önerdi. Bunlara yukarıda değindik. Halklar alttan kendi öz eleştirilerini yaparken Maduro kendisi de devrimi garanti altına almak için bir takım işler yaptı.

  1. a) Devlet yönetimi ile ilgili

Önce hükümeti değiştirip yenileştirdi. İlerici bakanlar atadı. Arkasından Yüce Mahkeme’ye yeni Chavezci olduğu bilinen kişiler atadı. Arkasından kamu haberleşme araçlarına, Telesur gibi, yeni meclisin kapamasını ya da kendi yayın organı haline getirmesini önlemek için özel statü verdi. Meclisin bir organı olmaktan çıkararak bağımsız bir kurum haline getirdi. Böylece halk ile iletişimin kesilmesini, muhalefetin halka yalan dolan haberler verme yolunu bir şekilde engellemiş oldu.

Maduro’nın halk iktidarı konusunda yaptığı en büyük adım Meclis açılmadan Komünler Meclisi’ni toplamaktır. Nedir bu Komünler Meclisi? Yıllardır bir türlü kurulamamıştı. Chavez’in son nefesinde bile bunları sayıkladığı söylenir. Ülkenin bir halk iktidarına kavuşması, halkın kendi kendini yönetmesinin kurumudur. Bu Meclis gelecekte şimdiki meclisin yerini alacak ve sosyalist halk iktidarı işte asıl o zaman kurulmuş olacaktır. Ama bu Komün Meclisi bir türlü toplanamıyordu, çünkü komünler tam olarak oluşmamıştı. Daha doğrusu oturmamıştı. Çok iyi işlemiyordu. Formel olarak kalıyordu. İşte Maduro bu Komün Meclisi’ni apar topar topladı. Her bir mahalledeki yerel komün meclisleri birer temsilcilerini Eyalet Komün Meclisi’ne oradan da bazıları ulusal Komün Meclisi’ne yollandılar. 24 üyeli Komün Meclisi ilk toplantısını yaptı. İç tüzük yazma çalışmalarına başladılar.

Venezüella gericiliği de en çok bu komünlerden korkuyor, sürekli onların adını lekelemeye çalışıyordu. Onları kriminal olayların yuvası olarak görüyor her fırsatta saldırıyordu. Çünkü bunlar devrimin kaleleri gibiydiler. Son barikat olaylarında bu komünler önemli rol oynadılar. Bir iç savaş çıkmasını önlediler. Halkı bir arada tuttular. Bu nedenlerle komünler, Ulusal Meclis’in yemin eder etmez kendilerini kapatacağından korkuyordu. Seçim sonuçları açıklandıktan hemen sonra komünler kendilerini toplamaya ve böyle bir saldırıya karşı ne yapacaklarını tartışmaya başlamışlardır. Bir canlılık gelmişti. Maduro bu canlanmayı değerlendirdi ve Komün Meclisi’ni topladı.

Komünler Meclisi aslında paralel bir iktidar, paralel bir meclis, halk meclisi kurulmasının ilk adımıdır. Şimdi gerici meclisin alabileceği halk çıkarlarına karşı kararlara itiraz edebilecek bir güvence olarak oluşmuştur. Gerektiğinde Maduro bu meclisin herhangi bir konuda fikrini alma ve onun dikkate alınmasını talep etme yetkisine sahiptir. Anayasa maddesidir. Bir yandan yeni Ulusal Meclis’in devrim karşıtı kararlarına karşı devrimi savunan ulusal düzeyde kale örülürken diğer yandan da halkın kendi kendini yönetme deneyi kazanma yolu ulusal seviyeye taşınıyor.

Bunun dışında da Başkanlık Halk İktidarı Konseyi’ni topladı. Adından da anlaşılacağı gibi bu devlet başkanının yani Maduro’nun ihtiyaç duyduğunda danışabileceği bir kurumdur. Bu halkların çıkarlarını temsil eden bir danışma konseyidir. Zor durumda kalındığında bu kurumun fikri alınabilir.

  1. b) Ekonomi ile ilgili

Ekonomi alanında da birçok iş yaptı. Merkez Bankası’nın, yani halkın kasasının korunması gerekiyordu. Muhalefet ağırlıklı meclis, onu kendi ekonomik çıkarları ve hedefleri doğrultusunda kullanmaya başlayabilirdi. O nedenle Merkez Bankası da meclisin denetiminden alındı, bağımsızlaştırıldı. Bir kaç yıldır ilk kez ekonomik durumu veren istatistikler yayınlandı. Halkın ülke ekonomik gerçeklik rakamlarını görmesi sağlandı.

Ekonomik alanda attığı en önemli adımlardan bir diğeri de yeni vergi yasası çıkartmak oldu. Yeni yasa için Ekvador ekonomistlerinin yardımı alındı. Söylendiğine göre kendisi de bir ekonomist olan Ekvador Devlet Başkanı vergi yasaları konusunda uzmanlaşmış bir kadro yetiştirmiş. Ülkedeki vergi kaçakçılığını önlemişler. Venezüella da bundan sonra sürekli onların danışmanlığına başvuracaktır. Yeni yasa ile zenginlerden alınacak vergi dilimi arttırıldı. Maduro sayılarının 3000 civarında olan çok zenginlerin vergi kaçırmalarının önleneceğini bu yasanın sıradan halkı etkilemeyeceğini söyledi. Enflasyonu bahane ederek vergilerde katakulli yapmaları engelleniyor. Böylece devlet kasasına fazladan 2 milyar bolivar girmesi bekleniyor. Yeni vergi yasası ile spekülatörler de cezalandırılacaktır. Bu yasayı muhalefetin top ateşine tuttuğunu sanırız yazmaya gerek yoktur. Açıktır ki bu yeni meclis ile yapılamayacak çok önemli ekonomik bir adımdır. Yeni meclis bunu geri çevirmenin yollarını arıyor.

Ekonominin düzlüğe çıkması için ne zamandır önerilen ama seçimler ve muhalefetin kazanma tehlikesine karşı bir türlü hayata geçirilemeyen benzinin yurt içi fiyatına zam yapılması gerçekleştirildi. Benzin istasyonlarında doldurum parası dışında bedava olan petrol ilk kez para ile satılmaya başlandı. Ama bu zam bile çok azdır. Bir depo benzin hala bir şişe su fiyatınadır. Benzinin çıkarılıp rafine edilmesi, tesislerin yıpranma payı, istasyonlara dağıtım maliyeti hiç bir zaman halka yansıtılmıyor, aslında halk bunu da cebinden yiyordu. En azından şimdi petrol şirketi bu doğrultuda biraz korunacak ve bir kaynak oluşacaktır. Uzun tartışmalar sonucu halkın buna hazırlanmış olduğu düşünülebilir. Karşı bir tepki duyulmadı.

Maduro Chavez’in bile bir türlü cesaret edemediği söylenen bir adım attı: Yolsuzluklara savaş açtı. Yolsuzlukların Chavez döneminde başladığı ve devlet kadrolarında bile yolsuzluk olduğu söylenir dururdu. PSUV kendisini bunlardan temizleme işine girişemezdi. Devlet kadroları içinde “boliburjuva” yani bolivar burjuvazisi denilen kesimler, düzenin çarpıklığını ceplerini doldurmak için kullanırlardı. Seçimleri hazır kaybetmişken bunların temizlenmesine de başlanarak devrimci safların güçlenmesine soyunuldu.

İlk elden devletin satış kooperatiflerinde çalışan 55 görevli tutuklandı. Ulusal istihbarat ve askeri istihbarat görevlileri tarafından ani bir baskın yapıldı. Tutuklananlar arasında 6 tane market yöneticisi, bir tane de devlet şirketi başkanı var. Devletin sübvanse ettiği malları depolayıp sonra kara pazarda özel çıkarları için satmakla suçlanıyorlar. Gerçekten çok önemli bir adımdır. Bu bahane ile temel ihtiyaç malları alımı ve dağıtımının halk tarafından denetiminin arttırılması kararı alındı. Bu şirket yönetimi bundan sonra komün konseylerinin denetimine verilecektir.

Yukarıda yazdığımız gibi muhalefet ekonomik krize çare olarak devlet hizmetlerinin kesilmesini öneriyor. Bu durumda yeni meclisin Chavez’in geliştirdiği misyonlara bütçeden para ayrılmasını engellemesi olasıdır. O nedenle eski mecliste apar topar 2016 yılında misyonlara bütçeden ayrılacak pay onaylandı. En azından bir yıl güvencedeler.

Muhalefet ekonomik krizden çıkmak için çalışma koşullarını zorlaştırma ve işçi çıkartmaların kolaylaştırılması gerektiğini savunuyordu. Yani işçilerin de güvence altına alınması önemliydi. Yeni karar ile2018 yılına kadar hiç bir işçi işinden çıkarılamayacak ve de çalışma koşulları değiştirilemeyecektir.

Maduro alkışlanası bir yasa çıkarttı. Bu yasanın çok önemli iki yönü vardır. İlk olarak yasa iki yıldır komünlerde halk tarafından tartışılıp hazırlandı. Yani katılımcı demokrasi ile çıkarılan bildik ilk yasadır denilebilir. Mecliste kabul edilmesini bekliyorlardı ve sonuçta o da bu arada gerçekleşti. Yasanın ikinci önemi ise dünyanın en ilerici, ekolojik tarım yasası olmasıdır. Dünyada benzeri yoktur. Yasa yerli doğal tohumları koruma altına alarak gen mutasyonlu tohumların ülkeye sokulmasını yasaklıyor. Yerli tohumlar koruma altına alınıyor. Patentlenip özel mülkiyet haline getirilmesi yasaklanıyor.

Sonuçta eski meclis ile devrimin halk kazanımlarının belli başlı olanları güvence altına alındı. İktidar organlarını, hükümet, Yüce Mahkeme’yi Bolivar Devrimi doğrultusunda düzenledi. Gerici ulusal meclise karşı paralel halk Komünleri Meclisi kuruldu. Devlet başkanı halk danışmanlığı kuruldu. Böylece en önemli halk örgütlenmesi hem geliştiriliyor hem de iktidarda önemli bir söz sahibi oluyor. Ekonomik kazanımlar güvence altına alınmaya çalışıldı. Emek yasası, misyonların bütçesi en azından bir kaç yıl güvencededir. Toprak reformu ile ekolojik bir koruma başlıyor. Zenginlerden daha çok vergi alınacaktır. Yeni gerici meclisin oyun kurallarının çerçevesi halk çıkarları ile sınırlanmaya çalışıldı.

Yeni Ulusal Meclis Toplandıktan Sonra

Daha yemin töreni sırasında sorunlar yaşandı. Meclis 167 üyeden oluşuyor. PSUV 55 sandalye aldı. Muhalefetin kazandığı 112 milletvekilinin üç yerli halkların temsilcisi üzerinde yolsuzluk suçlaması vardı. Seçim kurulu bu bölgedeki seçimleri incelemeye almıştı. İnceleme bitmeden yemin edemeyecekleri kararı verildi. Buna rağmen bu milletvekilleri yemin ettiler. Yüce Mahkeme de bu adayların meclise alınması durumunda alınacak tüm kararların geçersiz olacağını açıkladı. Yolsuzluk iddiaları da doğru çıkınca bu adaylar çekilmek zorunda kaldılar. Yemin töreni sırasında Latin Amerika’nın gerici yöneticileri davet edilmişti. Bölgede bir şov yapılmak istendi. Şov sırasında da meclis içindeki tüm ülkenin ismini aldığı devrimci Simon Bolivar fotoğrafları ve büstleri kırıldı, duvarlardan indirildi. PSUV meclisi terk etti. Yani böyle vurdulu kırdılı bir açılış yaşandı.

İlk sürtüşmeler hemen başladı. Maduro ekonominin düzeltilmesi için Ulusal Meclis’in hemen kolları sıvamasını istedi. Ülkede “ekonomik bir savaş” vardır, o nedenle acil ekonomik önlemlere ihtiyaç vardır, diyerek kendisine özel yetkiler verilmesini isteyen bir kararname çıkardı. Muhalefet ağırlıklı meclis tarafından reddedildi. “Muhalefet milletvekilleri Maduro’nun iddia ettiği gibi ülkeyi istikrarsızlaştırmak için iç, dış ekonomik ve politik güçlerin ‘ekonomik savaş’ açtığı gibi bir durum olduğuna inanmıyoruz, Bolivar hükümetlerinin kendi ‘başarısız modelidir’ dediler.”1

Ama bu meclis kararı Yüce Mahkeme tarafından kabul edilmedi. Ülkenin gerçekten ekonomik bir kriz içinde olduğu tespitini yaparak Maduro’ya 2 ay için özel kararlar alma yetkisi verdi. Sonra geçtiğimiz günlerde de bu yetki 2 ay daha uzatıldı. Böylece Mayıs ayına kadar Maduro’nun ekonomi ile ilgili özel yetkisi vardır.

Bu yetki çerçevesinde Maduro birçok şey yapabilir. Üretimi arttırmak, halkın buna ulaşımını kolaylaştırmak için önlemler alabilir. Döviz kontrolü ve diğer ekonomik kararları çıkarabilir. Seçimlerin hemen arkasından Maduro üretimi her seviyede arttırma çağrısı yapmıştı. Sosyalist devrimi canlandırma kampanyası başlatmıştı. Tabandaki sosyal hareketleri yeniden birbirine bağlama ve komünlerde, endüstri ve bölgelerde yeniden örgütlenmeye başlamıştı. Yani 17 yıldır üzerinde bir arpa boyu ilerlenen halk üretimine yeni bir ivme kazandırmak başlıca hedeftir.

Fakat Venezüella hala kendi karnını doyurabilecek seviyede üretim yapamıyor. Tüketim maddelerinin %80’den fazlası ithal ediliyor. Bu iş de petrol bulunalı beri ticaret burjuvazisinin elindedir. O işi bunlar beceriyorlar. Chavez döneminden beri ithalatın ve dağıtımın devlet eline alınması doğrultusunda çabalar var ama tam sonuç alınmada başarı sağlanamadı. Venezüella sosyalizmi bu nedenle halk bu işi öğrenene kadar burjuvazi ile birlikte yaşamak zorundadır. Bugün yaşanan tüm sorunun temelinde bu burjuvazi ile birlikte iktidar olma zorunluluğundan kaynaklanıyor.

21. yy sosyalizmi teorisyenlerinden ve Chavez’in danışmanlığını da yapan Martha Harnecker son yayınlanan yazısında şöyle yazıyor:

“Başkanlık seçimlerini kazanınca büyük bir muharebe kazanıyoruz ama asıl savaşın daha bitmediğinin bilincini taşımalıyız. Kurumlar aracılığıyla savaşı kazanma önemli bir ulusal çoğunluğun sağlanmasını gerektirir. Demokratik olarak yeni bir topluma ancak böyle bir çoğunlukla ilerlenebilir. Bu doğrultuda sadece devrimci kesimlerin birliği yetmez aynı zamanda dayanışma ve sosyal adalete kendini adayan bir gündemi paylaşan tüm kesimlerin katılımı gereklidir. Yani yalnız politik ve sosyal sola değil aynı zamanda merkezi hatta halk projesi ile işbirliği yapmaya istekli iş çevrelerine de çağrı yapmalıyız.

“Aynı zamanda, eski egemen elitlerin ancak işlerine geldiğinde oyunun kurallarına saygılı olacaklarını unutmamalıyız. Eğer sol iktidar onların politikalarını uygular ve krizi çözme ile kendini sınırlandırırsa o zaman sol iktidara hoşgörü gösterir hatta tercih bile edebilirler. Elitler, kendi ekonomik çıkarlarına meydan okuyan her türden derin demokratik ve halkçı dönüşüm programlarını yasal ya da yasadışı yollarla her zaman engellemeye çalışacaklardır.”2

21. yy sosyalizminde burjuvazi ile birlikte yaşamaya bir süre devam edileceği için ekonomik konularda onunla ortak bir görüş geliştirmenin önemine parmak basıyor. Şimdiye kadar Venezüella’da ne Chavez ne de Maduro döneminde böyle bir ortaklık geliştirildiğini söylemek zordur. 2002 petrol grevi sonrası Chavez’in burjuvaziye bir takım tavizler verdiği söylenir. Ama bunlar hiç bir zaman ortak bir ülke gelişim planı çerçevesinde olmadı. Onlar kendi günlük çıkarları üzerinde savaştılar, ülke ekonomisinin uzun dönemli gelişmesi diye bir hedefi önlerine koymadılar. Kendi karlarını düşündüler. Chavez güçlü olduğunda bunlar saldırdı ama hiç bir zaman gerekli darbe vurulamadı. Taviz dışında da ortak bir vizyon geliştirilemedi. Sanki şimdi Maduro ilk kez ortak bir ülke üretim, gelişim planı yapma amacını gütmektedir.

Maduro seçimler sonrası Ulusal Üretken Ekonomi Konseyi oluşturdu. Konseyde bakanlar, özel işveren liderleri, valiler, belediye başkanları, akademisyenler ve halktan 45 temsilci var. Komisyon ülkeyi rantiyelikten kurtarmak ve üretici güçleri geliştirmek doğrultusunda planlar yapacak ve gerçekleştirecek. Konsey dokuz çalışma gurubu ya da “motoruna” ayrıldı. Her biri farklı alanlarla ilgilenecekler. Bu alanlar şunlardır: Petrol ve gaz, petrokimya maddeleri, gıda ve tarım, informatik ve telekomünikasyon, inşaat, askeri endüstri, turizm ve madenciliktir.

Komisyonda muhalefetin içinden önemli isimlerde vardır. Örneğin; Federal Tarım Üreticileri Derneği FEDEAGRO temsilcileri, telekomünikasyon ve inşaat sektörü devlerinin yöneticileri ve enformasyon teknolojisi başkanı bulunuyor. Devlet tarafından da Merkez Bankası Başkanı, Devlet İşletmeleri ve Telefon Şirketi başkanları yer alıyor. Birleşik Petrol İşçileri Federasyonu Başkanı ve komün işletmeleri temsilcileri de bu konseyde görevlendirildiler.

İlginç bir isim de muhalefetin elinde olan Lara eyaleti valisidir. Muhalefet onu bu konsey içinde görünce “taraf değiştirmek”le suçladı. O da kendisini şöyle savunmuş: “Günümüz Venezüellalıların öncelik verdiği sorunlara gerçek çözümler bulmak amacı ile ideolojik lafları bir yana bırakma günüdür.”3 Yeni işverenler ve muhalefet arasında da ülkenin içinde bulunduğu durumu düzeltme uğruna sosyalistlerle anlaşma yapmayı yeğleyenler vardır. Onlarla ortak bir vizyon geliştirilebilir. Maduro böyle bir ortak vizyon geliştirmeye çalışıyor, diyebiliriz.

Başka bir örnek daha verelim. Maduro 6 hafta önce Endüstri ve Ticaret Bakanı olarak görevlendirdiği sol kanat politik ekonomisti görevinden alıp yerine Orta ve Küçük Firmalar Odası eski başkanı M. Perez Abad’ı atıyor. Gerekçe olarak da özel nedenler göstererek başka bir göreve geçiyor. Yani sosyalist bir bakan alınıp yerine bir işveren temsilcisi atanıyor. Kafalarda sorular yaratabilir. Abad kendisini Twitter hesabından şöyle tanımlamış: “‘Güçlü ve sosyal açıdan adil’ olduğu kadar ‘üretken sosyalizme’ inanan biriyim.”4

Abad’ın “üretken sosyalizme” ve “güçlü ve sosyal açıdan adil bir vatana” kendisini adadığını dile getirmesi ilginçtir. Sanki bu açıklamayı doğrular gibi muhalefet ağırlıklı meclis Abad’ın atanmasına karşı çıktı ve veto etti. Ama Yüce Mahkeme Maduro’nun yetkileri çerçevesinde bunun yasalara uygun olduğunu açıklayarak meclisin kararını geri çevirdi. Yani P. Abad diğer burjuva kesim tarafından sevilen tutulan bir işveren değildir. Martha Harnecker’in yukarıda sözünü ettiğimiz önerileri çerçevesinde bu türden işverenler vardır ve onlarla belirli alanlarda ortak bir vizyon çerçevesinde işbirliği yapılabilir, ayrıca sosyalizme geçiş sürecinde de yapılmalıdır. Madura böylece muhalefeti ılımlılar ve radikaller olarak bölüyor. Onların içinden uzlaşılabilecekler halk yanına çekiliyor.

Ülkenin içindeki duruma bakarsak aslında burjuvazinin de başka çaresi yoktur. Petrol fiyatları tüm dünyada düşüyor ve ülkeye eskisi gibi bol döviz akmıyor. Yakın zamanda da bu eğilimin değişmesi pek öngörülmüyor. Yani bol döviz ile halkın tüketiminden kazanmak, rantiye bir ülke olma günleri burjuvazi için geride kaldı. Burjuvazinin de payını alacağı bir üretim seferberliğinde ortak bir anlaşmaya varılabilir. Öte yandan bu halk 17 yıl boyunca Chavez’le sosyalist dönemi yaşadı. Kazanımlarını yeni liberal politikalar ile geri almak olası değildir. Bunu da görüyor olmalılar. O nedenle sanki Maduro iktidarı ile bir vizyon geliştirmeyi uygun gören kesim vardır. Ayrıca unutmayalım muhalefet de kendi içinde parçalıdır. Hatta muhalefetin Maduro’ya karşı adayı olan ılımlı muhalefetten Capilles bile kendisini Chavezci olarak satmaya çalışmıştı.

Bizim anladığımız Maduro bu ılımlı muhalefet ile işbirliği içinde ama gene dikkat edelim bir sosyalist perspektif ile adım atmanın yolunu döşüyor. Yukarıda yazdık seçim sonrası eski meclis daha görevde iken halk devriminin kazanımlarını garantiye alan yasalar çıkarttı ve meclisten bunu geçirdi. Halkların sosyal güvenceleri, misyonlar, işçilerin hakları, devlet malları, petrol, medya bir güvence altındadır. Yani burjuvazinin oyun oynayabileceği alan halk çıkarları ile kuşatılmıştır. İşte bu alanda yeni muhalefet ağırlıklı meclis ile de ekonomi krizden çıkarılıp üretken bir sosyalizm kurma dönemine girilmek hedefleniyor.

Bu ne kadar sürecektir? Burjuvazi ile halk çıkarları ne zaman çatışacaktır? Ne tür sorunlar yaşanacaktır? Bunları kestirmek zordur. Elbette böyle bir döneme gelinecektir. Ama o zamana kadar halkların bilinci, halkların üretimi de yerinde saymayacaktır. Halklar da ülkenin bu durumundan hoşnut değiller. Onlar muhalefete bir şans tanımadılar mı? Tanıdılar. Çünkü 17 yıllık bu süreçte eksikliklerin gördüler. Kendilerine duydukları güveni yitirdiler. Şimdi onu tekrar kazanma ihtiyacındalar. Bu süreç halklar açısından da böyle bir inanç tazelemeye hizmet etmelidir. Maduro bütün bunları bıkmadan usanmadan halklara anlatmalıdır. Ülke son dönemde bir iç savaşın eşiğinden döndü. Sanki birlikte üretken bir ekonomi kurma zorunluluğunun iki sınıf için de kavranması dönemine girildi. Yani ülkenin günümüz güçler dengesi bu durumdadır. Sosyalizm kolay kurulmuyor. İkili iktidar süreci böyle gelgitli olacaktır. Bir adım ileri ve hız kazanmak için bir adım geri adım atmak gerekiyor.

Bazı Pratik Adım ve Kararlar

Ulusal Üretken Ekonomi Konseyi öngörüleri çerçevesinde yeni yatırımlar yapılacaktır. Halk ekonomisi canlandırılacaktır. Kaynak bulmak gerekir. Petrol dışında Venezüella’nın başka kaynakları da vardır. Ülkenin çeşitli madenler açısından çok zengin olduğu tahmin ediliyor. 114 bin km2 genişliğinde Orinoco Arc denilen el değmemiş bakir bir alan vardır. Burada dünyanın ikinci büyüklükte altın madenleri olduğu biliniyordu. Şimdiye kadar bu devreye sokulmamıştı. Çünkü altın ile yeniden bir rantiye ülke konumuna girme tehlikesi vardı. Sosyalist düşünürler sosyalizmin böyle kurulamayacağını savunuyorlar. Bu üzerinde yazılması gereken ayrı bir konudur. Biz burada şu kadarını yazalım. Yeraltı zenginlikleri hem bitecektir hem de üretken bir şey değildir. Ayrıca üzerindeki doğa yapısına zararları vardır. Üstünde yaşayan halkların ne olacağı sorunu doğar. Onlar yerlerinden edilirler vs. vs. Bu konu Latin Amerika’da uzun zamandır tartışılıyor. Peru, Bolivya ve Ekvador’da halklar günlerce bu sorun nedeniyle protestolar yaptılar, yapıyorlar. O nedenle bu konu titiz bir konudur. Ama Venezüella içinde bulunduğu krizden çıkmak için bugünlerde böyle bir kaynağı değerlendirmek zorundadır. Troçkist olarak bilinen sol guruplar bu karara karşı çıkıp altınları çıkartmak yerine bölgede daha verimli olabilecek eko-turizmi önerdiler. Bakalım önümüzdeki günlerde bu konuda nasıl gelişmeler yaşanacaktır.

Altın çıkarımı konusunda hemen adım atıldı. Daha önce ülkeden çıkan ve arada çözülmedik sorunlar olan, altın çıkartmada ustalaşmış Kanada şirketi ile 5 milyar dolarlık ortak bir şirket kuruldu. Yeni şirketin %55 hissesi Venezüella devletinin gerisi Kanadalı Gold Reserve şirketine aittir. Eski uzlaşmazlık çözülüyor ve Venezüella’ya 2 milyar kredi açılıyor. Ayrıca altın madenine 2 milyarlık da yatırım yapacaklar. Böylece Maduro ülkeyi yabancı sermayeye açıyor. Aslında kapalı değildi. Çin ile yapılan ortak yatırımlar vardı. Ama Batı son zamanlarda Venezüella sosyalizminden korktuğu için ülkeye gelmiyordu. Bu adım ile Venezüella yeni bir döneme giriyor. Bu epey şeyi değiştirecektir.

İkinci olarak iç yatırım da teşvik edilecektir. Bu doğrultuda Küçük ve Orta Endüstrilere Arz Ulusal Bankası (PYMIS İspanyolcadan baş harflerle) adında yeni bir banka kuruldu. Bu banka küçük ve orta boy işverenlerin hammadde ve temel madde alımına kredi verecektir. Yerli üreticiye de 7 milyar dolarlık bir kredi açmak hedefleniyor. Bunlar üretimi arttırmaya yönelik alt yapı tesisleri, sanayi ve tarım alanlarının temel ihtiyaçlarına yönelik de olabilir. Özel sektörün küçük orta yatırımcıları ile komünler ve devlet ortaklığı olabilir. Muhalefet bunların ayrıntılı olmamasından yakındı. Chavez döneminde de böyle küçük ve orta işletmelerle işbirliği yapılmıştı. Genel olarak da sorunlar çıkmıştı. Özel işverenler açısından devlet kaynaklarını kullanmak bir yolsuzluk alanı olmuştu. Devletten kredi alma yolu olarak kullanılmış sonra bir sonuç çıkmamış, paralar batmıştı. Bu kez bu aksaklıkların üstesinde gelici gerçek üretime dayalı bir yapı kurulabilmesini dileyelim.

Maduro Mart 2016 başında yeni bir döviz kur sistemi açıkladı. Venezüella kur sistemi çok karmaşıktır. Ülke nerdeyse tüm tüketim mallarını ithal ettiği için ve de halkın temel ihtiyaçları ucuz olsun istendiğinden çeşitli malların ihtiyaç değerlendirmesine göre ithal için kullandığı kur fiyatı farklı idi. Örneğin çok temel ihtiyaçlar, ilaçlar 6 bolivar bir dolar iken daha az ve lüks sayılabilecek ürünler 13 bolivar bir dolar üzerinden ithal ediliyordu. Daha doğrusu ithal edenler özel şirketler olduğu için dışarıdan ithal edecekleri malın cinsine göre devletten dolar alıyorlardı. Ve bu ülkede büyük yolsuzluklar ve karışıklıklara neden oluyordu. Hatta ithal edilen mallar komşularda satılıyor ve ülkeye dolar olarak geliyor ve bu dolarlar yüz misli karaborsadan bolivara çevrilip bol bol kazanılıyordu. Ve ekonomik krizin baş nedenlerinden biri de bu dolar karaborsası idi. Bu çok karmaşık, anlaması anlatılması zor bir olaydır.

Maduro bu sorunu çözmek için, daha doğrusu karaborsanın ekonomiye getirdiği zararı önlemek için yeni bir kur sistemi açıkladı. Buna göre temel mallar artık 6 değil 10 bolivar bir dolar üzerinden alınacaktır. Bunların içerdiği mallar ise azaltılıyor. Örneğin hayati ithal malları ilaç, sanayi, yurt dışında burslu okuyanlar ve dışarıda oturan emekliler için bu kur uygulanacaktır. Buna DİPRO sistemi deniyor. Geri kalan mallar DICIM denilen başka bir sistemle dalgalı kur ile ithal edilecektir. Açılış olarak 206,92 bolivar bir dolar olarak belirlendi. Yani enflasyon oranı %1425,9 oldu. Oysa karaborsada doların fiyatı bunun da 5 katı deniliyor. O nedenle ekonominin düzeltilmesi için muhalefet bu dolar fiyatını düşük buldu. Fakat daha fazla yükseltmenin ülkeye getireceği enflasyonu aklın alması çok zordur. Ülkeden kaçan ve Alabama’ya yerleşen bir muhalif Today Dolar diye bir site üzerinden karaborsa fiyatlarını ayarlıyormuş ve ABD yetkililerinden destek alıyormuş. Kur sorunu Venezüella ekonomisini yıkmak için bir araç olarak kullanılıyor. Devlet bununla mücadele etmeye çalışıyor.

Halkların Çıkarttığı Dersler

Venezüella sosyalizminin ayakta durabilmesi için tepede, iktidar sıralarında yapılanlar yukarıdaki gibi özetlenebilir. Ama önemli olan alttaki halkların düzenlerine duydukları güven, seçim sonrası bilinçleri ve enerjileridir. Bütün bunlar onlar için yapılıyor ve acaba onlar ne durumdalar. Çok kısaca onlara değinerek yazımızı bitirelim.

Chavezci halklar seçim sonuçlarını öğrendikten sonra bariolardan Maduro’nun başkanlık sarayına geldiler ve ona destek verdiler. Eğer burjuvazi Ulusal Meclis’te ise, iktidarı aldı ise o zaman halklar da sokakları almalıdır, dediler. Chavezciler “Sokaklarda meclisler, bariolarda meclisler, iş yerlerinde meclisler, okullarda üniversitelerde meclisler!” diye sloganlar attılar. Böylece asıl meclisin sokaklarda, halklar tarafından kurulacağını dile getirerek, Ulusal Meclis’e dikkat etmesi uyarısında bulundular. Halk devlet kurumları üzerine kendi denetimini dayatmalıdır, biz aşağıda paralel bir iktidar kurmalıyız, dediler. Komün meclislerine duyulan ilgi arttı. Daha ciddiye almaya başladılar. Oportünist bazı politikaların artık son bulacağı umudu yaşanmaya başlandı.

Maduro’ya desteği arttıracaklarını söylediler. Vatan pazarlık edilemez, dediler. Meclisteki hainlerin vatanı pazarlamasına izin vermeyeceklerine yeminler edildi. Halk meclisleri komün meclislerinin kapatılması durumunda yer altında nasıl çalışacaklarını düşünmeye başladı.

Her yerde duyulan söz devrimin derinleştirilmesi gereği oldu. Peki, nasıl derinleştirilecektir? Ülkede sosyalizmi kurmak için ne yapmalıyız, diye sordular kendilerine. Chavez’in dediklerini yapmalıyız, dediler. Tüm yetkiler komünlere hemen verilmeli, dediler ve üretim araçlarının ne zaman halk ve örgütlerine verileceğini sordular. İşçiler özelleştirmelere karşı protestolara başladılar. Ulusal elektrik işçileri başlarına geleceklerden korktuklarını söylüyorlar. “Üretim arttırılmalıdır! Bunu yapabiliriz! Daha çok üretebiliriz!” dediler.

Bir musibet bin nasihatten iyidir, diye boşuna söylenmemiş. Sanki bu yenilgi halk tabanını uyandırdı. Aşağıdan devrime sahip çıkmak için bir seferberlik başlamış gibidir. Hatta ilk defa bir şey yaşandı. Bir markete malzeme taşıyan kamyona o bölgede yaşayan işçiler el koydular, şoförü rehin aldılar. “Bizim mahallemize içki getirme, eksik olan diğer tüketim maddelerini getir.” diye bağırdılar ve her yere yazdılar. Bu depolamalara karşı yapılan tutarlı bir eylemdi. Depo yapan işverenler halka içki vermekte kusur etmiyorlar ama başka mallara gelince yok satıyorlar. Bu halkı uyuşturmanın bir yolu değil mi?

Bu ilk tepkilerin devam edip etmeyeceğini, olayların nasıl gelişeceğini göreceğiz. Halkların bariolardan sokaklara dökülmesi elbette muhalefet güçlerini düşündürmektedir. Onlar da kendi tabanlarını sokaklara dökme kararı aldılar. Bazı protestolar düzenlediler. Bunun karşısında daha büyük bir kalabalık bu gösteriye karşı toplandı. Bundan sonra da sokakların canlanacağını tahmin etmek zor değildir. Meclisten geçirilmeye çalışacak her halk karşıtı, sosyalizm karşıtı yasada Maduro onları sokağa dökecek ve durumu anlatacaktır. Baskı aracı olarak halkların gösterileri daha önem kazanacaktır.

Mutlu Sona Doğru mu?

Sonuçta 6 Aralık 2015 seçimleri sonrasında Venezüella 21. yy sosyalizmi yeni bir döneme, devrimini savunma dönemine girdi. İktidar cephesi halkın kazanımlarını gerici muhalefet ağırlıklı mecliste geri almaya çalışıyor. Aşağıda halklar da bunun bilincinde, devrimlerini ve kazanımlarını savunmak zorunda olduklarını görüyorlar. Bu devrim tek bir seçim yenilgisi ile çözülecek bir devrim gibi gözükmüyor. Kendi çelişkileri, çürümeleri, yolsuzlukları, ekonomik istikrarsızlığa rağmen yıkılacak gibi gözükmüyor. Seçimler sonrası milyonlar daha kararlı davranacak ve devrim yeniden doğacaktır. PSUV’un eksiklikleri yanlışlıkları vardır ama muhalefetin saldırıları ile kendisine çeki düzen vereceğini umalım.

Martha Harnecker sosyal hareketler, işçiler zamanla devrim içinde yerlerini alırlar ve politik bir olgunluğa erişilir, perspektifleri genişler, diyor. Bize de Venezüella’da bu oluyor gibi geliyor, umut doluyuz. Bu yol dendiği gibi uzundur ama imkansız değildir. Böyle gelgitli olacaktır.

Notlar:

  1. Venezuelan Parliament Blocks Emergency Economic Decree, Lucas Koerner, 25 Ocak 2016
  2. Social Movements and Progressive Governments, Martha Harnecker, Rebelion.org, Eylül 2015 (Ayşe Tansever çevirisi dergi sayfalarında bulunabilir.)
  3. Maduro Creates National Council for Productive Economy, Lucas Koerner, 21 Ocak 2016
  4. Venezuelan Businessman Repalaces leftist Sociologist as Economy Czar, Lucas Koerner, 16 Şubat 2016