,

GÜNCEL VENEZUELA İKİLİ İKTİDARI – Ayşe Tansever

Yol, Sayı 14, Aralık 2007-Ocak/Şubat 2008

Günümüzde en çok tartışılan ülkelerin başında şüphesiz Venezuela ve lideri Chaves gelir. Chaves’in anti-emperyalist duruşu, Küba ile işbirliği, Latin Amerika’da emperyalizm karşıtı bir kamp kurmaya çalışması, ABD başkanı Bush için söylediği laflar ve Venezuela’da 21. yy sosyalizmini kuracaklarını iddia etmesi dünyanın dikkatini üstüne çekti. Bazılarına göre Chaves popülist, uyguladığı politikalar da sosyal demokrattır. Latin Amerika’da bir pembe devrimler sürecinin başını çekmektedir. Ancak Chaves’in son zamanlarda aldığı yeni kararlar ve yaptığı açıklamalar bu değerlendirme sahiplerini Venezuela’da yaşananlara yeni bir gözle bakmaya zorluyor. “Sovyetlerde yaşandığı gibi kanlı bir işçi ve köylü ayaklanması ile kapitalist devlet kurumlarını yıkmadan bir devrim olabilir mi? Chaves gibi seçimlerle iktidara gelerek devrimci bir sürece girilebilir mi?” diye yeniden tartışmalar kızıştı. Chaves politikaları yeni bir süzgeçten geçiriliyor, her ülkenin devrime kendine özgü koşullarla geçebileceği öngörüsü ağırlık kazanıyor.

Tartışmaları açan etkenler, Chaves’in şimdiye kadar uyguladığı çeşitli sosyal politikalardan çok, 21. yy sosyalizmini kuracaklarını açıklaması ve ardından Venezuela Birleşik Sosyalist Partisini (PSUV) kurmak için adımlar atması, anayasaya değişiklik önerisinde bulunması, yeni insan yaratmak için eğitim reformu gibi çeşitli yeni reformlar yapması olsa gerektir.

Seçimle Başa Geçme Sorunları

Venezuela’da yaşananlar; her ülke devrim sürecinin kendine özgü koşulları, bu koşullardan doğan sorunları ve bunları aşmak için değişik dövüşleri olacağını gösteriyor. Chaves devrimi hiç de Sovyetler Birliği ya da Küba’daki gibi yaşanmadı. Chaves, iktidarı ayaklanma ile değil seçimle aldı. Seçimle gelip sosyalizm yoluna çıkmak, var olan kapitalist düzenin iktidar kurumları ve yasaları ile devrim yoluna çıkmak demektir. Chaves burjuva devlet bürokrasisine rağmen halkına ulaşmaya çalışıyor. Tehlikelerle dolu bir süreç… Üstünde oturduğu sandalye hep altından çekilmeye çalışıldı.

98’de seçimleri kazanmasından sonra 2002 Nisan ayında ABD destekli ordu darbesi ile iki günlüğüne de olsa iktidardan alındı, bir adaya hapsedildi. Barrio denilen gecekondu sakinlerinin ayaklanması ile tekrar koltuğuna oturdu. Arkasından 2002 Aralık-2003 Şubat başı işverenler grevi ile ekonomi felç edilerek iktidardan alınmaya çalışıldı ama başarı sağlanamadı. Ardından 2004 yılında yapılan geri çağırma referandumu da Chaves’in zaferi ile sonuçlandı. Son olarak 2006 seçimleri ile Chaves burjuvalara bu işin kolay olmayacağını kanıtladı. Batı gerici güçleri destekli Venezuela burjuvazisi sivil toplum örgütleri yardımıyla bu ara Doğu Avrupa ve Orta Asya ülkelerinde görülen türden renkli devrimler peşindeler. Öğrenci, aydın gösterileri ve grevleri düzenleniyor. Chaves gerici iç ve dış basının sürekli top ateş altında ve şimdi daha sinsi planlar peşindeler.

Ülke radikal solu da bu başa gelenleri Chaves devriminin devrim olmadığına örnek olarak kullanarak gerici bir işlev görüyor. Chaves’i kapitalist kurumları yok etmemek, burjuvalarla işbirliği yapmakla suçluyorlar. Onlara göre eğer Chaves gerici iktidar çevrelerini alaşağı etse, sanayideki tüm işletmeleri millileştirse, işçilere devretse, kapitalist üretim ilişkilerini bir çırpıda bıçakla keser gibi kesse sosyalizm kurulmuş olacak. Devrim ancak böyle olur.

Doğru, Chaves işveren çevrelerine karşı olduğunu, bir gün onları yok edeceğini açık açık söylemesine karşılık onlara birlikte şimdilik yaşamayı sürdürüyor. Halktan yana iyileştirmeler getirse bile kapitalist üretim ilişkilerine dokunmuyor. Yeni önerilen anayasada bile 5 çeşit mülkiyet biçimi arasında özel mülkiyet de var. Chaves politikaları ile işverenler karlarına kar katıyorlar. Kapitalistler yatırım yapmaya devam ediyorlar. Daha öncelerde yaşandığı gibi ülke sermayesi dış ülkelere kaçmıyor. Artan petrol gelirlerinin çeşitli yardımlar ve projelerle halka aktarılması nedeniyle kapitalist pazar gelişiyor. Ekonomi yıllardır %10’ların üstünde büyüyor. Ayrıca bütün bunlar işçi haklarının ve ücretlerinin yani işçi maliyetlerinin artması, işçi çıkartmanın zorlaşması ve işverenden alınan sosyal harcamaların ve vergilerin yükselmesine rağmen böyle. Ünlü ekonomi gazetesi Financial Times bile Chaves politikalarının Venezuela bankerlerini zenginleştirdiğini yazıyor. İş çevreleri her ne kadar Chaves’i devirmek için ellerinden geleni yapsalar da onun politikalarından kar devşirmeye devam ediyorlar. Bu nedenle yoksulluk azalsa bile yoksul ve zengin arasındaki uçurum daha da derinleşiyor. Yani çalışanların yaşam koşullarının iyileşmesine rağmen işveren kesimlerin durumu kötüye gitmiyor. Radikal sol buradan kalkarak Chaves’i popülist, pembe devrimci, sosyal demokrat görüyor.

Sosyal harcamaların artmasına, yoksul kesimlerin yaşam koşullarının oldukça iyileşmesine karşılık burjuvaların da zenginleşmesi, kapitalistlerin karlarına karlar katmasını Chaves’in devrimci olmadığına ya da sosyal demokrat olduğuna bağlamak doğru olmaz. Venezuela gerçeğini basit algılamak olur. Venezuela burjuvazisi ekonomide olduğu kadar devlet kadrolarında da örgütlü ve güçlüdür. Bu kadrolara sıkı sıkı sarılıyorlar. Chaves petrolden devletin aldığı payları arttırarak, çeşitli millileştirmeler yaparak, vergileri arttırarak bunların sömürme özelliklerine kısıtlamalar getiriyor. Ancak örgütlü gücü yıkmak başka bir şey. Son seçimlerde bunlar %37 oy aldılar. Yani bir güç oluşturuyorlar. Venezuela halkının 1/3’ünü burjuva yanlısı, çıkarı onlardan yana insanlar oluşturuyor. Bu kesim basın yayının %95’ine hâkim, adli sistem onların güdümlerinde. Emniyet ve ordu içinde daha adamları var. Bir örnek verirsek Chaves’e darbe yapıp iktidardan uzaklaştıran generaller ve devlet tepesindeki kişiler 3 kez yargılanmalarına rağmen suçsuz bulundular. Ülke aydınları doktorlarından, mühendislerine kadar bu gerici örgütlenmede yerlerini alıyorlar. Bunların da bu ülkede yaşam hakkı var. Kesilip atılamazlar. Radikal solun istediği gibi bir devrim olsa, tüm devlet kadroları yıkılıp yerine devrimci güçler otursa da bunlar sorun olmaya devam edeceklerdi. Şimdi Chaves bunlarla tepede baş etmeye çalışıyor. Onların sömürme özelliklerini kuşatmaya çalışıyor. İktidarı başkalarına açmaları için baskı yapıyor. Ve bütün bunları burjuva demokratik kurallar, yasalar içinde yapıyor. Yapmakta zorunda.

Diğer çoğunluk, iktidara hazırlanan çoğunluk ne âlemdedir? İşçiler, yoksul köylüler ve barriolarda yaşayan devrimci literatürde “deklase” olarak geçen kesimler iktidara hazır mıdırlar? Son Chaves girişimleri böyle bir hazırlığın olduğuna işaret olarak değerlendirilmelidir. Nasıl durumda olduklarını, örgütlülüklerini biraz daha yakından inceleyelim. Belki o zaman Venezuela’da tepeden devrim sorununun kendine özgü koşulları daha çok aydınlığa kavuşur. Devlet kurumlarının şimdiye kadar alaşağı edilmeme nedenleri ve şimdi neden böyle bir sürece girildiği anlaşılır.

Devrim Güçlerinin Durumu

A. İşçi Sınıfının Durumu

Bütün petrol zengini ülkelerin kaderidir; petrol dışı sanayi kurulmaz. Petrol gelirleri ile her şey ithal edilir ya da ithal etmeye zorlanır. Venezuela’da petrol dışında sanayi pek gelişmemiştir. Fabrikalarda çalışmak, iş bulmak bir şanstır. Çalışan işçi sayısı birkaç milyondur. Asıl olan yoksulluktur. Barriolardaki binlerce yoksula bakınca işçiler toplumun şanslı kesimleridir.

Hele petrol üstünde çalışan işçiler ülkenin en ayrıcalıklı işçileridirler. Bunlar, Chaves’i devirmek için gerçekleştirilen patronlar grevine katıldılar. Petrol çıkarımının en önemli bilgi isteyen kesiminde çalışanlar 2 aydan fazla işleri bırakarak Chaves karşıtı saflarda yer aldılar. Grev yenildikten sonra bu profesyonel işçiler görevden alındı. Sıradan işçiler, işi bilmeyenler bu görevleri üstlendiler. Petrol çıkarımının eski seviyesine çıkarılması 8 ay aldı. Ekonomi çok zarar gördü. Yani zengin eğitimli işçiler anti-Chaves saflardaydı. Ama elbette bundan dersler çıkarıldı. Greve katılan sendika kendini lağvetti ve yerine şimdi işçilerin örgütlü olduğu UNT kuruldu.

UNT sendikası henüz kongre yapıp başkanını seçemiyor. Sendika içinde çeşitli eğilimler var. İki tanesi güçlü. Bir tanesi Chaves saflarında(FSBT), diğeri ise Troçkist görüşlere sahip. Yıllardır aralarında tartışıyorlar. Temel konu sendikaların devlet partisine katılıp katılmaması ya da bağımsız kalmaları sorunu. Troçkist kanat bağımsızlığı savunuyor: “İşçi sınıfı çıkarları ancak bağımsız kalarak savunulur, iktidar yardakçısı olunmaz, zaten Chaves Marksist ve Leninist değil” diyor. Dışarıda kalırlarsa çıkarlarını daha iyi koruyacaklarını savunuyorlar. Bu yazıyı kaleme aldığımız süreçte yeni kurulacak partiye katılacakları açıklaması yapıldı ama sonra bir ses gelmedi.

Patronlar grevi sürecinde bazı fabrikalar iflas edip kapandı. İşçiler işsiz kalınca fabrikaları işgal edip çalıştırmayı düşündüler. Hatta bazılarını işgal ettiler ve devletin millileştirmesini ya da kendilerine vermesini, kendilerine destek çıkmasını istediler. Chaves hükümetini belki de en zorlayan sorunlardan biriydi. Bu konuda 3 ayrı çözüm bulundu. Birincisi, Fabrikayı işçi yönetimine bırakmak yani devletleştirmek. İşverene tazminatını ödemek. Fakat işçilerin fabrikayı verimli çalıştırıp çalıştıramaması sorunu bir yana ülkede henüz üretim ilişkileri kapitalist olunca daha birçok yasal sorun ile karşı karşıya kalınıyor. Şirket karları ne olacak? İşçilerin cebine mi inecek? İşçiler fabrikayı devlete borçlanacaklar mı? Yoksa memur gibi mi çalışacak, yönettikleri için ek maaş mı alacaklar? Vs. vs… Üretim ilişkileri değişmeden bu sorunun çözümü olmasa gerektir. Bu soruların cevabı sonuçsuz kaldı. Çünkü fabrika millileştirmekle, işçi ya da herhangi bir yönetime devri ile de sorunlar bitmiyor. Bu kez hammadde alımı, onun için krediler vs. türünden sorunlar doğuyor. Şimdi böyle çalışan bir kaç başarılı fabrika var. Ama başarısız olanı da var.

İkinci seçenek devlet-işçi ortak yönetimiydi. Üçüncü olasılık ise üçlü işveren-devlet-işçi yönetimiydi. Süreç içinde bu ortak yönetimler kalmadı. Kimisi ya tamamen işveren ya da tamamen devlet yönetimine geçti.

Sancılı bir süreç yaşandı ve yaşanıyor. İşçiler devletin kendilerine güvenmemesine kızdılar. Ya da yardım etmemesine kızdılar. Bazı durumlarda devlet işçilere verdiği sözden döndü. Fabrikaları işçilere vereceğim derken arkadan işveren ile anlaştığı öne sürüldü. Bütün bu olayların arkasında neler olduğunu kestirmek zordur. Ancak devletin üretim sürecinin aksamamasına ve ülke içi güçler dengesine baktığı, işçilerin almasının doğuracağı ekonomik, siyasi, yasal çeşitli sorunlarla baş etmeye hazır olmadığı düşünülebilir. Öte yandan işçi sınıfı da bu konuda tek bir ağızdan çözümler üretmiyor ve sorunları çözücü davranmıyordu.

İlginç bir örnek: ALACASA alüminyum fabrikasında ortak yönetim kuruldu. Ancak işçiler yönetimde olmak yerine belirli saat çalışıp ücretlerini aldıktan sonra evlerine gitmeyi işyerinde kalıp yönetim sorunlarıyla uğraşmaya yeğlediler. İşçiler fabrika yönetmek gibi bir görevden sıkılıyorlar. İlgilenmiyorlar. Ücretlerini alıp keyiflerine bakmayı yeğliyorlar. Bir başka örnekte; bir fabrikada işçiler işgal etmelerine karşılık fabrikayı uzun süreç içinde üretime geçiremediler. Ya da gene başka birinde fabrika sahibi baskı yaptı, işçiler vazgeçti. Yani işçi yönetimi sorunu hala bir sorun olarak başka sorunlarla bağlantılıdır. Bir bütündür.

Yaşananlar işçi sınıfı içinde örgütlü Troçkist kanadın Chaves politikalarını sosyal demokrat bulmasına yol açıyor. Ya da “Chaves sosyal demokrat olduğu için böyle politikalar izliyor” deniyor. Sosyalizmin böyle kurulmayacağı savunuluyor. Chaves de bu nedenlerle “İşçiler karşı devrimci rol oynuyorlar.” diyor. Bu sorunu aşmak için Chaves işyerlerinde işçi konseyleri açılmasını öngörüyor. Onları, bölgelerindeki Komün Konseylerine (KK) çağırıyor. Yani köylüler ve barrio halkı ile ortak yönetimlere girmeye zorluyor. Yani “iktidar olacak kurumlarda çıkarlarınızı savunun” diyor. Oysa işçilerin yerel sorunlara da pek ilgisi yok. KK’lere belki birey olarak katılıyorlardır ama bir fabrikanın KK’si olarak katılmıyorlar.

Sendikalar Chaves karşıtı olmasalar bile onun baş gücü değiller. Çekingenler. Ne yapacaklarını bilmiyorlar. Atıl duruyorlar. Chaves politikalarına köstek değiller ama tam da destek verdikleri söylenemez. İşverenleri karşılarında görüyorlar ama Chaves’i de pek yanlarında bulmuyorlar.

Patron grevinde olduğu gibi sıradan işçiler Chaves’e destek verebilir ama sendika içinde henüz seslerini yükseltmiyorlar. Ayni barrio halkı gibi onlar da öğrenme süreci içinde olabilirler. Ya da yıkılan sosyalizmde işçilerin yaptığı yanlışlar doğru bir zeminde değerlendirilmeden Chaves’i anlamaları zor olacaktır. Ya da onlar ancak arkalarındaki yoksul halklara karşı sorumluluklarını anladıkları ve bu konuda bilinç geliştirdikleri takdirde Chaves saflarına daha gönüllü katılacaklardır. Belki ancak o zaman sınıf olarak özgüvenlerini kazanacaklardır. Belki de barrio halklarını ve köylülüğü yanlarında iktidarı almaya hazır görünce güvenlerine kavuşacaklardır.

B. Kırlar

Venezuela kırları da sanayi gibi gelişkin değildir. Nüfusun %90’ı kentlerde yaşamaktadır. Petrol zengini ülke olduğu için yiyecek maddelerini de dışarıdan ithal etmesi ticari burjuvazinin işine yaramaktadır. Kırlarda az sayıda yoksul köylü ve büyük Lâtifundia topraklarına sahip beyler vardır. Devlet 5000 hektarın üstündeki topraklara Lâtifundia demektedir. Küba 430 hektar mülkiyetin üstüne Lâtifundia diyor. Bu Venezuela’da toprak mülkiyetinin ne kadar yoğunlaştığını göstermektedir.

Venezuela kır politikasının amacı bir tarım sektörü yaratıp, ülkenin kendi karnını doyurur duruma gelmesidir. Çeşitli tarım ürünlerinin yetiştirilmesi planlanıyor. Küçük köylü nüfusu azdır. Bunun için de barriolardaki yoksul halkın kırlara, köylü olmaya ikna edilmesi gerekiyor. Kentlerdeki işsizlik sorunu da böylece rahatlayacak. Kırlarda atalardan kalan tarım bilgisi canlandırılacak ve köylüye öğretilecek. Toprakla çalışmak yeniden öğrenilecek. Yani birinci sorun kır nüfusunu çoğaltıp eğitmek.

İkinci olarak toprak reformunu derinleştirmek. Bazı kaynaklara göre topraksız köylüye 2, devlet kaynaklarına göre de 3 milyon hektar toprak dağıtılmıştır. Ancak bunların çoğunun kullanılmayan devlet toprağı olduğu söyleniyor. Yani henüz kırlarda asıl büyük toprak mülkiyetine sahip Lâtifundia beylerinin topraklarına dokunulmamıştır. Yer yer denenen dokunmalar da büyük sorunlar yaratmıştır.

Lâtifundia ağaları topraklarını işlemeseler bile mülklerini vermek istemiyorlar. Çoğunun tapusu bile yok. İktidar oldukları için buna gerek görmemişler. Şimdi ellerinden alınacak korkusu ile kiralık katiller tutmuşlar. Kolombiya paramiliterleri ile işbirliği yapıyorlar. Topraklarına göz diken köylüleri öldürüyorlar. Köylülere göre cinayetlerin sayısı 150 ama iktidar bu sayının 1700 olduğunu savunuyor. İlginç bir şekilde saklıyorlar. Belki korktuklarından…

İşlenen katliamların suçlusunu bulma savaşı veriliyor. Mahkemeler ve hâkimler toprak ağaları ile işbirliği içinde katillerin bulunmasını engelliyorlar. Chaves hükümeti çeşitli davaların araştırılması için komisyonlar kurmuş. Ama bunlar da pek işe yaramıyor. Çünkü hukuk sistemi ile birlikte polis, kolluk kuvvetleri de gericilikle ortak davranıyor. Tepedeki çürümüş devlet bürokrasisi ve burjuvalar kırlarda Lâtifundia ağaları ile kaynaşmış toprak reformunun gerçekleşmesini engellemeye çalışıyorlar. Oralarda ellerini kana bulamaktan kaçınmıyorlar.

Hükümet kırlarda katillerin bulunması ve toprakların alınması sorununu nasıl halledeceğini tartışıyor. Kiralık katillere karşı silahlı halk gücü oluşturulabilir mi? Kimlerden? Ordunun devreye sokulması sorunlara açık. Ordu henüz devrim bekçiliği yapmaya hazır değil. Her ne kadar Chaves ordudaki gerici unsurları darbe sonrası temizlemiş olsa da yasalar eski ve halk çıkarlarını korumak konusunda sorunlar çıkabilir. Ayrıca ordu profesyonellerden oluşuyor. Her halk kesiminden asker var. Zengin burjuva çocukları da ordu içinde. Ordu böyle içerideki sınıf savaşı için kullanılırsa sonucun ne olacağı belli değil. Bir ordunun halktan davranması, onun ihtiyaçlarını görüp işlere karışması başka bir sürecin işi. Ordunun bir kolu halk rezervlerinden kurulan milisler. Onların kullanılıp kullanılamayacağı tartışılıyor.

Ayrıca sorun sadece köylüye toprak vermekle bitmiyor. Onun küçük özel mülkiyeti ile gerici zemine kaymasını ya da toprağını satıp gitmesini önlemek gerekiyor. Devlet köylüleri bir kooperatif etrafında örgütlemeye çalışıyor. Böylece çeşitli teknik ile beslenecekler. Bunun için kırda kooperatif kurulmasına hız veriliyor. Yasanın çıktığı 2003 yılında 1000 civarında olan kooperatif sayısı 5 yıl içinde 180.000 e yükseliyor.

Bir yandan İran gibi çeşitli ülkelerle yapılan anlaşmalar ile traktör ve diğer tarım aletleri üreten fabrikalar kuruluyor. Kooperatiflerin teknik donanımına hazırlanılıyor. Ticari kooperatifler ağı ile malların pazarlanması sağlanacak, köylüler toprak ağalarının pençesine atılmayacak. Kentlerdeki Mercal devlet marketlerine direkt bu kooperatiflerden mal sağlanacak. Kooperatiflerin çalışması için kredi gerekiyor. O nedenle bankalar açılıyor. Devlet kooperatiflere krediler veriyor. Ayrıca kooperatifleşmek halktaki kapitalist zehirlenmeye bir panzehir olarak düşünülüyor. “Köylüler orada paylaşmayı, dayanışmayı öğrenecekler” deniyor.

Kooperatiflerin de çeşitli sorunları var. Kimisi kırda kimisi kentlerde küçük üretim yapan kooperatifler var. Kırdakilerin çoğu aile işletmesi. Aile fertlerinin bir araya gelmesi ile kurulmuş. Devletten kredi alıyor. Bir şey yaptıkları da yok. Kasaba ve kentlerde kurulan kooperatifler de pek farklı değil. Onlardan istenen, ticari bir şey üretmeleri. Amaç küçük sanayiyi teşvik ve halkın üretmeyi öğrenmesi, işçileşmesi. Ama bunların çoğu hizmet alanında kurulmuş. Devlet desteği ile ayakta duruyorlar. Eğer bir şey üretiyorlarsa çoğu kalitesiz. Teknik çok az kullanılıyor. Örneğin 150 işçi çalıştıran ayakkabı üretme kooperatifinin ürettiği ayakkabılar alıcı bulmuyor, ürünler çok kötü. Yönetim kötü. Bir kooperatif nasıl yönetilir bilinmiyor. Çalışanların bilgisi ve deneyimi yok. Sözde kooperatifler olduğu söyleniyor ama gelir amaçlılar. Devlet kaynaklarının har vurulup savrulduğu, yolsuzlukların diz boyu olduğu yerler haline gelmiş kooperatifler. Yapılan araştırmalar bunu doğrulayınca denetim artırılıyor ama bu da bürokrasi ve maliyeti yükseltiyor. Sonuçta kooperatif denebilecek kooperatif sayısının 3000 rakamını geçmeyeceği iddia ediliyor.

Chaves’e göre kooperatiflerin durumu sosyal bilinç eksikliğinden kaynaklanıyor. “Yeni sosyalist insan” yetiştirmekle yani kültürel değişimle sorunun çözüleceği, her şeye rağmen burada çalışanların bir iş yeri yönetme bilgisini edindikleri, işsizlik sorununun hafiflediğini savunuyor. Bu iş yerlerinde karlar yılsonunda bölüşülüyor. “Bu, insanlara kolektif düşünmeyi, işbirliği ve dayanışmayı öğretiyor” deniliyor.

Lâtifundia ağaları ve örgütlü burjuvalar kırlardaki kooperatiflerin çalışmasını engellemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Örneğin yollanan kredilerin bankalardan çıkışını engelliyorlar. Projeler gerçekleşmiyor. Üretim aksıyor. Köylüler ayaklanıyor. Devlet dairelerini işgal ediyorlar. Belediyeleri ve valilikleri ateşe veriyorlar. Yollar kesiliyor ya da günlerce kapatılıyor. Köylüler de kırlarda haklarını almak için direniyor dövüşüyor. Lâtifundia ağaları ile işbirliği yapan güçler böylece ortaya çıkıyor. Köylüler kendilerine engel olanların kimler olduğunu ve örgütlülüklerini görüyor ve dersler çıkarıyor olmalılar.

Sonuçta kır sorununun çözümü nihai olarak kentlerdeki çürümüş devlet bürokrasisinin yıkılması ile iç içe girmiş durumda. Kooperatifler ve toprak reformu deneyi köylülere bunu öğretiyor ve örgütlenmelerine yardım ediyor. Kırlar sorununa genel olarak “devrim içinde devrim” olarak bakılmaktadır. Gericilik ancak kentlerdeki bağı kesildikten sonra nihai olarak yok edilebilecektir. Kırlar ayrı bir devrim gerektiriyor.

C. Yoksul Halk Örgütlenmeleri

Seçimle iktidar olan Chaves hep halkını örgütlemek istiyor. Onun iktidara oturabilmesi için örgütlü olması birincil şarttır. Çeşitli yollarla bunu kurmaya çalışıyor. Ama yoksul, eğitilmemiş insanların kendi kaderlerini ellerine alabileceklerini öğrenmeleri bir süreç işi. Sorun yıllardır kendileri için birilerinin karar vermesini beklemiş insanların kendi kaderlerini kendilerinin belirlemesi azmini duymaları, buna olanak olduğu gerçeğine inanmaları, yapabilirim deyip kendilerine güven duymaları, yıllardır oy sandıklarına gitmemiş insanların bunu bir günden diğerine öğrenmesi kolay olmuyor. “Ben şunu istiyorum” deme hakkını bile kendinde görmüyor. “Şöyle olacak” demesini öğrenmesi daha da zor. “Böyle yapacağım” diyecek. Bu bilincin halklara yerleştirilmesi için çeşitli örgütlenmeler yapılmış, yapılıyor.

Chaves daha iktidar olmadan önce Bolivar Çemberlerini kurdu. Bunlar halka siyasi bilinç verme kurumlarıydı. Yoksul halk mahallelerde devrime hazırlandı. Ancak Chaves`in istediği gibi halk örgütleri haline dönüşemediler. Eski devrimci güçlerin eline geçtiler. Örgütlenmesi istenen halk genelde çeşitli eski siyasi örgütlerin kendi propagandalarını yaptığı, halkların dinlediği eğitim yerleri oldular. Devrimcilerin uzun uzun konuşmalar yaptığı, halkın uyuduğu toplantılar düzenlendi. Kimisi de çocuk bakmak, küçük işyeri açmak gibi pratik işlere yöneldi. 2002 yılında Chaves’e yapılan darbeye karşı sokaklara dökülerek, geri püskürtülmesine hizmet ettiler. Bu örgütlerin bugün herhangi bir işlevi kalmadı ve tarihe karıştılar.

Burjuvaların geri çağırma referandumu döneminde halka gerçeklerin anlatılması gerekiyordu. Ülke basın ve yayının %95’i onların elindeydi. Her gün Chaves aleyhine propagandalar yağdırıyorlardı. Yoksul kesimlerdeki çok sayıda insanın seçim sandıklarına kaydı yapılmalıydı. Bu nedenle Seçim Savaş Birlikleri kuruldu. Yoksul halkı sandıklara kaydettiler. Barriolara yönelik radyo istasyonları kuruldu. Gerici basın ve yayının propagandalarına karşı Chaves politikalarını ve gerçekleri anlattılar. Chaves’in geri çağırılma referandumuna hayır oyu verilmesinde bu kurumlar büyük iş gördüler. Ama halkı gene Chaves’in istediği gibi iktidar alıcı bir güç olarak örgütleme işine yetmediler. Radyo istasyonlarından sadece bir tanesi ilerici bir haber ajansı haline dönüştü. Sonuçta halk radyo istasyonları etrafında örgütlenemedi.

Chaves bu kez Yerel Halk Planlama Konseyleri (YHPK) kurdu. Eski iktidar sınıfları barriolardaki insanları halktan saymıyordu. Yıllardır buralara uğramıyordu. Öyleyse Chaves güçleri devlet olarak bura insanının ayağına gitmeli, bura halkının sorunları ile yakından ilgilenmeliydi. YHP Konseyleriyle halkın ihtiyaçları daha yakından belirlenip daha çabuk kararlar alınabilecekti. Böylece halk örgütlenebilecekti. Gerçek ihtiyaçlardan kalkarak, projeler üretilerek halkla kaynaşılacaktı. Ancak bu örgütlenmeler de istenilen sonucu vermedi. YHPK’lere tepedeki partiler kendi adamlarını oturttular. Var olan çürümüş yönetimler bu projelere sahip çıktılar. İstedikleri gibi projeleri belirlediler. Kendi mühendisleri vs. ile ceplerini doldurdular. Halk gene seyirci kaldı. YHPK’ler de halk demokrasisinin araçları haline gelemedi.

Bu kez Chaves Komün Konseyleri (KK) kurulması girişimini başlattı. Bunlara mahallelerde kurulan halk meclisleri denilebilir. Aynı yerleşim biriminde oturanlar bir araya gelerek komün konseyleri kuruyorlar. Kentlerde yerleşim daha yoğun olduğundan 200-400 aile, kırlarda 20-40 aile, Latin Amerika yerli halkların oturduğu alanlarda da 10 aile bir araya gelerek komün konseyi kuruyor. Caracas belediye başkanı bunların “gelecek toplumun temel hücreleri” olduğunu söylüyor. KK’lerin bir okul gibi olacağı düşünülüyor. Burada insanlar başka insanları ve düşünceleri dinleyecek, kendi düşüncelerini oluşturacak ve bunu dile getirmeyi öğrenecek. Var olan yetenekleri ortaya çıkacak ve bunu geliştirmenin ortamını bulmak ya da kurmak elinde olacak.

2006 yılında başlayan bu program çerçevesinde şimdiye kadar 16.000 bazı kaynaklara göre de 25.000 komün konseyi kurulmuş. Bu sayı 50.000 e çıkarılacak. Konseylerin kurulup gelişmesi gerçek liderlerini seçmesi uzun bir süreç alacak. Konsey kurma çalışmaları kapı kapı dolaşılarak yapılıyor. İnsanlara anlatılıyor, ikna ediliyor. Sonra her Cumartesi günü bölge okulunda toplanmaya başlanıyor.

Böyle küçük küçük komün konseyleriyle, tabandan kalkarak iktidar tepesine kadar işleyen katılımcı demokratik Venezuela yaratılacak. KK’ler halkın kendi iktidarını kurduğu en alt örgüt birimi olacak. Bu küçük birimlerde halk ihtiyaçlarını belirleyecek, sorunlarını ortaya çıkaracak ve çözmenin yollarını arayacak, bulacak. Projeler geliştirecek. Sonra bunlar sorunun alanını kapsayan üst KK’lerde tartışılacak. Gerekirse devletin en tepesine kadar gidecek. Sorunlarının çözümünü şimdiye kadar hep başkalarından bekleyen bu insanlar ilk kez kendi sorunlarını kendileri çözme olanağına sahip olacaklar. Ayrıca zaman zaman sorunların sadece kendi bölgelerinde olmadığını diğer barriolarla bağlantıları olduğunu görecek perspektifi gelişecek, olaylara daha büyük boyuttan bakmayı öğrenecekler. Böylece dayanışmayı öğrenecekler. Sorunların çözümü onları pratik yapmaya itecek. KK’ler, şimdi anayasa değişikliği ve kurulacak Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi ile ilgili iki doküman üzerinde tartışıyorlar.

Sonuçta Chaves halkın kendi kendini yönetebileceği kurumları kurmuş gibidir. Bu konseylere gerçekten o bölgenin insanı katılıyor. Kendi içlerinden liderler çıkıyor. “Venezuela’ya gidip sosyal değişiklik sürecini görünce gerçek öncünün ne olduğu anlaşılıyor. Bu öncüler en çok bilen, en çok kitap okuyan, Marx ya da Bolivar’ı yutmuş olanlar değil. Mahallelerde çok zor koşullarda en çok çalışanlar. Bu insanlar çok çalışıyor. Bazıları sanki uyumuyor bile. Bunun tarihi bir süreç olduğuna ve mücadele ederlerse kazanacaklarına inanıyorlar.” (Venezuela kırlarında savaş ve devrim içinde devrim, Stuart Munckton, sayfa 20)

İleride Bolivar Çemberleri ya da YHPK’lerinin başına gelen KK’lerin de başına gelir mi? Radikal sol ya da burjuva devlet kurumunda oturanlar bunları da denetimlerine alırlar mı? KK’lerin bağlı olduğu Halk Katılımı ve Sosyal Kalkınma Bakanlığı çalışanlarından olan Marta Harnecker bu konuda şunları söylüyor. “Buralarda, (bn.) Chavesci olmayan ama yeni toplumun inşasına katılmak isteyen insanlar var. Herkese açık olmalı… Katılımı politikleştirmek büyük yanlışlık olur. Katılımın kendisi insanları politikleştirmeli.”diyor. (Venezuela: Komünal Konseyler Aracılığı ile Halk İktidarının Kurulması, Jim Mcllroy, 10 Ekim 2007, www.venezuelanalysis.com) Yani komünlerde çeşitli politik görüşte insan bulunuyor ve zaten bulunmalı. Halkın konseylerine sahip çıkması, bunlar yolu ile kendi öz iktidarını kuracağını anlaması gerekiyor. Kendi mahallesinden başlayarak kurumuna, kaderini belirleyebileceği organına sahip çıkmalı ve onu korumasını öğrenmeli. Eğer kendi mahallesinde kendi kurumuna sahip çıkmazsa ondan devlete sahip çıkması nasıl beklenir? Yaşanan süreçte halklar yavaş yavaş bunu anlıyor olmalı. Halka güvenmekten başka koşul da yok. Anlaşıldığı kadarıyla KK’ler kendi içlerinde sorunlarla dolular ama halkın eskiye dönüşü istememesi ve kazanımlarını vermeme kararlılığı Venezuela’nın geleceğini belirleyecek.

Chaves KK’lere güveniyor. Onlar kanalıyla yeni bir döneme girildiğinden ve daha yaygın bir demokrasiye geçileceğinden emin. O nedenle de KK’lerin yetkilerini arttırıcı anayasa değişikliği getiriyor. Değişiklik kabul edilirse bütçenin %5”i KK’lere ayrılacak. Bu da 2008 yılı için 5 milyar dolar demek. Ayrıca şimdiye kadar kurulan ve halka büyük kazanımlar sağlayan misyonların yönetimleri de KK’lerin eline verilecek. Zaten bunlar genelde yoksul halkın işlettiği yerler. Halk bu hizmetlere gözü gibi bakıyor. Eğer sahip çıkmazlarsa başlarına neler geleceğini biliyor olmalılar. O nedenle KK’lerin sonunun Bolivar çemberi ve diğerleri gibi olmayacağı savunulabilir. Halk “Geçmişe dönüş yok!” “21.yy Sosyalizmi!” diyerek bu kazanımlarından vazgeçmeyeceğini kanı pahasına bu hizmetlere sahip çıkacağını söylüyor.

KK’ler şimdiki burjuva devlet kadrolarına alternatif. Yakın gelecekte bu ikisi arasında sürtüşme kaçınılmaz. İkisinden biri tercih edilme durumunda kalacak. Ciddi bir çatışma yaşanacak. İkili yapı son bulmak zorunda ve bulacak. KK’ler kazanırsa halk iktidarı, 21.yy sosyalizmi kurulmasına başlanacak. Çürümüş devlet bürokrasisi ve burjuvalar da elbette böyle bir savaşa hazırlanıyorlar.

Halk İktidarının Vazgeçilmez Kazanımları

Bilindiği gibi devlet kadrolarının çürümüşlüğü ve halk sorunlarından kopukluğu nedeniyle Chaves misyonlar kurdu. Misyonlar genelde devletin o güne kadar yapmadığı ve yapamadığı hizmetleri yapan kurumlar oldular. En önemlisi eğitim ve sağlık misyonlarıdır. Buralarda 1 milyon okuma yazma bilmeyen insan okumayı öğrendi. Yüksek öğrenim görmek isteyen ama bir türlü olanak bulamamış yoksul insanlar, üniversite diploması aldı. Avukat oldular. Mühendis oldular. Eğitim burjuva sınıfının bir ayrıcalığı olmaktan çıkarıldı. Chaves yeni üniversite kurdu ve yenilerini kuracak. Bolivar üniversitesi yoksul kesimden gelecek öğrencileri başka bir eğitim sistemi ile eğitmektedir. Yakın gelecekte yeni açılacak üniversiteler ile giriş sınavı kaldırılıp isteyen herkesin yüksek eğitim yapmasının önü açılacaktır. KK’lere öncüler yetişiyor.

Bunların önemi sadece okumak, eğitim görmek, bir özlemi gidermek değildir. Okuma öğrenme yanında, halkın kendisi için çalışacak yetkin bilgili elemanı olması demektir. Bilim sadece burjuvaların ayrıcalığı olmaktan çıkıp yoksul kesimlerin eline geçecek. KK’lerin gerçekleştireceği projeler için bu insanlar çok önemlidir. Komün konseylerinin de kendi mühendisleri, doktorları olacak. Burjuva aydınlarına gerek olmadan kendileri kendi projelerini gerçekleştirecekler. Onlara muhtaç kalıp bağlanmayacak, kendi ayakları üstünde durabilecekler. Tıpkı kooperatiflerin lâtifundia beylerine ya da burjuva ticari işletmelerine muhtaç olmaması gibi.

Misyonların diğer en önemlisi sağlık hizmetidir. Barriolarda açılan klinikler ve her bir yerleşim alanına yerleştirilen Kübalı doktorlar ile 14 milyon insana tıbbı yardım götürüldü. 200 bin insan göz ameliyatı geçirerek görme olanağına kavuştu. Aslında sağlık hizmeti kapitalizmi kalbinden vurabilme yeteneğine sahip. Kapitalist toplum insanları, -3. dünyanın yoksul halkları bir yana- merkezlerdeki yoksul insanlar; paraları olmadığı için doktorlara gidemezken, İngiltere’de beş insandan biri dişçiye ödeyecek parası olmadığı için kerpetenle dişini kendi çekerken, Küba ve Venezuela’da sağlık bedava oluyor. Batı hala tüketim maddelerinin kalitesi ve çeşitliliği ile zengin olduğu imajını vermeye devam ederken Venezuela ve Küba’da bu başarıların değerini bilinçlere çıkarmayı ve halklara propagandasını yapmayı sol güçlerin unutmaması gerekir.

Şurası kesindir ki Venezuela yoksul halkları artık elde ettikleri bu iki hizmeti bir daha kaybetmemek için canlarını feda etmeye hazırdırlar. Onlar kendi doktorlarını yetiştirmeye çalışıyorlar. Çünkü eski düzende yetişen doktorlar barrioların çamurlu yollarında yürümek istemiyorlar. Chaves’in açacağı yeni tıp fakültelerinde yetişenler birkaç yıl içinde Küba doktorlarının yerini alacak. KK’ler iktidar olmayı öğrendikçe sağlık hizmetinin yönetimi de kendilerine verilecek. İhtiyaçlarına göre bu hizmete başka şekiller verebilirler.

Chaves’in halkına diğer bir hizmeti de gıda yardımıdır. Mercal adı verilen marketlerde gıda ürünleri %40’lara kadar sübvanse edilir. Yoksul halkın ucuz karnını doyurmasına olanak sağlanır. Marketler tüm yoksul yerleşim alanlarını kuşatmıştır. KK’lere bunların da yönetimi verilecek.

Ayrıca Venezuela bir inşaat alanı gibidir. Binlerce, yeşil alanları olan, çevre koruma konularına uygun konut yapılmakta ve barriolardan insanlar buralara taşınmakta. Bu iş henüz tamamlanmış değildir ama barınmayı temel insanlık hakkı olarak Chaves halkına sunmaya çalışıyor. KK’ler bunların gerçekleşmesinde de söz sahibi olacaklar.

Bunların yönetimini öğrenen yoksul halklar sonra ülke üretim kaynaklarının da yönetimini eline alabilecektir. PDVSA’sından, haberleşmesine, tüm kurulu sanayiyi denetleyecektir. Burjuva sınıfı bunları yapmayı yıllarca bu işin içine olarak öğrenmedi mi? Şimdi öğrenme ve daha da geliştirme sırası yoksul halk kitlelerinin olacak.

 Adım Adım 21. YY Sosyalizmine

Chaves Venezuela’nın yeni bir döneme girdiğini söylüyor. Yeni dönemin temel bazı reformları var. En başta Anayasa’nın halk iktidarına olanak tanıyacak şekilde bazı maddeleri değiştiriliyor. İkinci olarak yeni bir parti, Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi (PSUV) kuruluyor. Üçüncü olarak eğitim reformu yapılacak ve buna bağlı olarak yeni sosyalist insan yetiştirilmeye başlanacak. Kapitalist değerlerden arınılacak. Başka, insanca hümanist değerler yeşertilecek.

Anayasa değişikliği: Batı’da Chaves’in kendi başkanlık dönemini uzatmak, sandalyeye sarılmak için Anayasa’yı değiştirmek istediği yorumları yapıldı. Başkanlık süresi evet 6 yıldan 7 yıla çıkarılacak ama değişiklikte çok başka önemli maddeler var. Batının amacı bunları örtmek. Temel amaç Anayasa’yı halk iktidarına uygun hale getirmektir. Bunun için ülke toprakları başka bir federal yapıda düzenleniyor, merkezi yapı parçalanmakta, yetkilerin merkez güdümünden alınıp alt kurumlara, KK’lere verilebilmesinin önü açılmakta. Buna bağlı olarak bölgelere başbakan yardımcıları atanabilecek. Muhalefet ve sosyal demokrat partiler en çok buna karşı çıkarak değişikliklerin iktidarı parçalayacağını ve ülkeyi yönetilemez hale getireceğini söylüyorlar, ama asıl korktukları yetkilerinin halka devredilecek olmasıdır. Yıllardır oturdukları koltukların altlarından alınabilmesinin önü açılacaktır. Özünde demokratik yollarla burjuva iktidarı yıkılacaktır. Chaves yukarıdan devrim yapılabileceğini kanıtlamış olacaktır. Ayrıca liberal burjuvalar anayasaları sık sık kendi çıkarları doğrultusunda değiştirmiyorlar mı? Yeni liberal uygulamalara izin vermiyorlar mı? Devrimci iktidar kurulması da böyle değişikliklerle sağlanabilir. Neden olmasın?

Kullanılmayan, verimsiz toprakların yoksul köylüye dağıtılması anayasa maddesi oluyor. Stratejik öneme sahip doğal kaynakların ve hidrokarbonların özelleştirilmesi yasaklanıyor. Mülkiyet biçimi kamu, sosyal, kollektif, karışık ve özel olarak 5 çeşit olarak tanınıyor. Özel mülkiyet hakkının olması burjuva kesimi sevindirirken radikal sol çevrelerce çok tartışılan bir konu. Merkez Bankasının otonomisi kaldırılıyor.

Önemli maddelerden bir tanesi de bir sosyal fon kurulması. Taksi şoförleri, ev kadınları, ev temizlikçileri, sanatçılar, balıkçılar gibi mesleklerde çalışanların işçi gibi emeklilik, ücretli izin, hamilelik öncesi ve sonrası izin gibi hakları bu fondan karşılanacak ve bunlar garanti altına alınıyor.

Haftalık çalışma saati 44 den 36’ya düşürülüyor. Çünkü yeni sosyalist insanın daha çok boş zamana ihtiyacı var. Yeni insanın çok yanlılığını geliştirmek için bu zamana ihtiyacı var. Burjuvalar bunun madde olarak Anayasa’ya konulmasından elbette rahatsızlar.

Önemli gördüğümüz diğer bazı değişikliklere kısaca değinelim. Kadın ve erkeğin eşitliği ve tüm politik örgütlenmelerde eşit sayıda aday gösterilmesi anayasa maddesi oluyor. Seçme yaşının 16’ya düşürülmesi, üniversitelerde profesör oyu ile öğrenci oyunun eşit olması gibi maddeler var.

Bir ilginç madde de “barınak korunması” altında özetlenmiş. Alacağı bile olsa kimse başkasının evini alıp içindeki aileyi sokağa atamaz deniliyor. Böylece barınma hakkı anayasa ile korunuyor.

Bütün bu maddeler KK’lerde yoğun biçimde tartışılıyor. Tartışmak için 90.000 e yakın toplantı yapıldığı tahmin ediliyor. Ama katılım sayısı partiye üye olanların ancak %10-15’i. Az olmasının çeşitli nedenleri olabileceği söyleniyor.

Anayasa değişikliği Kasım başında halk oylamasına sunulacak.

Chaves Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi (PSUV) kurulacağını açıkladı. Bütün partileri kendilerini lağvetmeye ve bu partiye katılmaya çağırdı. Partisi 5. Cumhuriyet Hareketi kendini lağvetti. Katılması beklenen soldaki Venezuela Komünist Partisi ve sosyal demokrat parti Podemos (son dakikaya kadar Chaves”ci gibi gözükmesine karşın) ve PPT kendilerini lağvetmediler. Ama bazı üyeleri istifa edip PSUV’ye geçtiler. PSUV içinde MVR’den Chaves’in sağında olanlar, alternatif akımlar, radikal sol güçler ve bazı aydınlar, öğrenciler, barriolardan çeşitli aktivistler var.

PSUV Marksist-Leninist ve Stalinci çizgide değil Latin Amerika’yı İspanyol ve Portekiz sömürgeciliğinden kurtaran 18.yy yaşamış bir kahraman Simon Bolivar görüşlerini izliyor. Ezilen ve sömürülen sınıfları kapsayacak anti-emperyalist bir parti olacak. Henüz parti program ve tüzüğü yok. Üzerinde tartışılan 2 tane doküman var. Bunlar KK içinde de tartışılıyor. KK’ler kongreye delege seçecekler ve anayasa değişiklik referandumundan sonra partinin ilk kongresi yapılacak

Eğitim reformu eğitim sistemini yeniden düzenliyor. 4 temel üstüne oturuyor; yaratmayı, birlikte var olup paylaşmayı, değer bilmeyi ve düşünmeyi öğretmek. Kapitalist ahlakın ve değerlerin karsısına sosyalist olarak bu değerlerle çıkılıyor. Ezberleyen değil yaratıcı olan, bencil değil dayanışmacı, paylaşıcı olan, sırf almayı değil vermeyi bilen sosyal bir insanın inşası amaçlanıyor. Eğitim müfredatı değişiyor. Çevre ve sağlık ile kolektiflik, bireysellik, akıl sağlığı, doğayı korumak işlenecek. Inter kültürel tema altında ise kendini tanıma, ulusal bilinç geliştirilecek. Enformasyon ve haberleşme teknolojisinde ise ulusal içerikli üretim ağırlıklı olacak. Kitaplar bedava olarak okullara dağıtılacak. Yeni müfredata tahmin edilebileceği gibi paralı burjuva okullarından itiraz geldi. Ama Chaves müfredatı izlemezlerse onları kapatacağını söyledi.

Eğitim reformu ile başa baş giden diğer konu da yeni sosyalist insan yetiştirmekle ilgilidir. Chaves Ekim başında yaptığı konuşma ile burjuva ahlaki değerlerin yıkılması için yeni bir kampanya açtı. Yeni insan dayanışmacı, yaratıcı olacaktır. Ancak bu değerleri edinmek için önce eski yozlaşmış değerlerle savaşılacak. Lüks tüketim malları, örneğin lüks arabalar, sağlığa zararlı içki ve sigara gibi kötü alışkanlıklarla savaşılacak. “Dünyanın en çok viski tüketen ülkelerinden biri olmaktan utanmalıyız” diyor Chaves. Sigara, içki gibi sağlığa zararlı ve lüks maddelerden alınan vergiler arttırılacak. Sokaklarda içki içip sızmalara karsı savaş açılacak. Spor yapıp beden sağlığını arttırıcı önlemler alınacak. Chaves alışkanlıklardan kolay vazgeçilmediğinin elbette farkında. Bu uzun bir süreç.

PSUV’nin kurulması, Anayasa reformu, halkın iktidar olmasının önünü açıcı önlemler. Eğitim reformu ve yeni sosyalist insan yetiştirmek ise halk iktidarının temel taşlarını, ahlaki değerlerini geliştirip kurmaya yönelik. Halk iktidarının burjuva iktidar gibi çürüme, asalaklaşma eğilimine karşı bu önlemleri almak çok önemli. Ancak burada da bu eğitimleri kimlerin vereceği sorunu duruyor. Bunları yapacak eğitimli personel nasıl yetiştirilip bulunacak? Radikal sol güçler bu sorunları dile getirerek umut kırıcı davranıyorlar. Chaves ise çeşitli misyonlar, kır ve kent içindeki komün konseylerinde çalışan insanların, işçilerin köylülerin zaten kendiliğinden bu ilkelerle davranmayı öğreneceklerini savunuyor.

Sonuç

Chaves Venezuela’sı yeni bir dönemeç almaya hazırlanıyor. Anayasa değişikliği, özel yasalar, halk eğitimi, devlet iktidar organlarının yenilenmesi ve komün konseyleri ile ülke 21.yy sosyalizmine doğru geri dönülmez bir yola çıkıyor. Chaves burjuva iktidarını demokratik yollardan yıkmaya çalışıyor. Burjuva kurallar ile bir devrim gerçekleştirmeyi başarılı bir şekilde deniyor. Çeşitli şekillerde bu zor yolu örüyor. Bu yol Chaves danışmanlarından birinin de dediği gibi “Devasa olanaklar ve tehlikelerle dolu.”

Burjuva iktidarı bir ayaklanma ile devirmek daha mı kolay olurdu konusu tartışılabilir. Burjuva devlet iktidarları altında halk örgütlemek bin bir işkenceyi, ölümü göze almak demektir. Bunun nasıl sorunlarla dolu olduğunu tüm dünya devrimci hareketleri yaşıyor. Ama Chaves deneyleri bu işin iktidarda iken yapılmasının da pek kolay olmadığını gösteriyor. Günümüze kadar gelişip serpilmiş, dünya Finans-Kapital’i ile iç içe geçmiş burjuvazinin bir ülkeden alıp sökülmesi kolay olmamaktadır. Chaves iktidara geldiği günden beri, askeri darbeler, boykotlar, ölüm tehditleri, her türlü yalan propaganda, geri çağırma referandumu ve günlük provokasyonlara karşın iktidar koltuğunda oturmaya çalışıyor. Finans-Kapital güçleri ve onun ülke içindeki uzantıları ile kahramanca dövüşüyor.

Öte yandan ülkenin yarısından çoğu yoksul olan insanını iktidarı almak için örgütlemeye çalışıyor. O güne kadar belki daha ulusal üretim sürecine hiç katılmamış, yıllardır politikadan uzak tutulmuş, okuma yazma bile bilmeyen, çamur içindeki barriolarının dışına belki hiç çıkmamış, devletten hiçbir hizmet görmemiş insanları iktidara hazırlıyor. Kafası karışık, eski sosyalist deneylerin yanlışlarını bilincine çıkarmamış, az sayıdaki işçi ve köylüleri de aralarına katarak halk iktidar organlarını örüyor. Çok boyutlu olarak yapıyor. Eğitiminden, sağlığına, barınmasından, karnını doyurmasına kadar çeşitli temel ihtiyaçlarını karşılayarak insanca yaşamanın bunlar olduğunu, bu nimetlerin onların da hakkı olduğunu anlatmaya çalışıyor. Eğer bunların kalıcı olmasını istiyorlarsa, geleceklerini ellerine almaları, kendi kaderlerini belirlemeleri gerektiğini anlatıyor ve bunun yolunu açıyor.

Peki, başarılı olabilecek mi? Dedikleri gibi Chaves’in onlara sağladığı bu kazanımları canları pahasına koruyabilecekler mi? KK’ler içinden iktidara ne kadar yürüyecekler? Yürüyebilecekler mi? Bu soruları sanırız herkes soruyor. Çünkü Venezuela artık yeni bir dönemeçte ve halk kesimleri iktidarlardaki eski çürümüş burjuva iktidarlarını devirmek ve onun görevini üstlenmek zorunda. Chaves son kararları ile bunun önünü açıyor. Halkları bu kapıdan iktidara davet ediyor. Şimdiye kadar süren ikili iktidardan birinin yıkılması gerekiyor. Venezuela yoksul halkları bu dövüşlerinin tarihi bir dövüş olduğunu, onları dünya devrimci güçlerinin merak ve coşku ile izlediğini, dünya devrim tarihi içinde belirli bir misyona soyunduklarını herhalde biliyorlardır.