,

“GERİ DÖNDÜRMEYECEĞİZ” – AYŞE TANSEVER

Yol, Yaz 2017

Venezüella yine iç ve dış muhalefetin saldırıları ile karşı karşıyadır. Nisan başından beri sokaklar durulmuyor. Ve ülke bir iç savaşın eşiğinde gözüküyor. Bu son olaylar neden birden ortaya çıktı? Neden muhalefet yine taraftarlarını sokaklara çağırdı? Ülkedeki son gelişmelere yakından bakmak 21. yüzyıl Bolivar Devrimi’ni ve ikili iktidar sürecini anlamak açısından önemlidir.

Bilindiği gibi 2015 Aralık meclis seçimlerinde 2/3 çoğunluğu muhalefet güçleri kazandılar. Venezüella dünyanın, evet dünyanın en açık, en modern seçim mekanizmasına sahiptir. Bu ABD devlet başkanlarından Carter tarafından tasdik edilmiştir ve buna rağmen seçimlerde bu kez sistem dışından yolsuzluk yapıldı. Amazon bölgesinde 3 milletvekilinin oylarının rüşvet vererek satın alındığı ortaya çıktı. Daha sonra milletvekili koşullarına göre bu 3 kişinin meclisteki yeminlerinin geçerli olmayacağı seçim kurulunca açıklandı. Muhalefet buna rağmen milletvekillerini yemin ettirerek meclise aldı. Ardından Yüce Mahkeme Meclis’in yasal olmadığını açıkladı. O günden beri ülke bu yasallığı olmayan meclisle yönetilmeye çalışılıyor. Tüm uyarılara, bu durumun düzeltilmesi, bu eyaletlerde yeniden seçim yapılmasının istenmesine rağmen muhalefet ağırlıklı meclis bu doğrultuda bir şey yapmadı. Yapmadığı gibi de çalışmalarına devam etti.

Bu gerçeklik muhalefetin iktidarı suçlamasındaki haksızlığın bel kemiği olarak unutulmamalıdır. Venezüella meclisi anayasa kurallarına uygun bir meclis değildir.

İkinci olarak bu meclis sürekli olarak anayasa dışı kararlar aldı. İlk olarak seçimlerle başa geçmiş Maduro’yu diktatör ilan etti ve onu başkanlıktan alma mücadelesi verdi. Attıkları her adımda, çıkartmak istedikleri her anayasa dışı kararda suçlu Maduro oldu. Onun varlığı tüm baskılara gerekçe olarak gösterildi.

Maduro’yu geri çağırmak için referandum çağrısı yaptılar. Referandum için gerekli olan imzayı zamanında toplayamadılar. Muhalefet imza toplamada bize hiç de yabancı olmayan yığınla yolsuzluk yaptı. Ölüler, var olmayan kişiler imza attılar. Mükerrer imzalar ortaya çıktı. Sonuçta Maduro’yu geri çağırıp yeni bir başkanlık seçimi yapılabilme yasal süresini kaçırdılar. Referandumdan Maduro’ya güvensizlik oyu çıksa bile anayasal olarak seçim değil yerine yardımcısının geçeceği zaman dilimine girildi. Yani Maduro’yu başkanlıktan alma işi öyle kaldı. Kaldı ama hala dillerinden Maduro’nun diktatör olduğu, darbe yaptığı, halk tarafından istenmediği söylemleri düşmüyor. Kendi meclislerinin yasa dışılığını bunun arkasına gizliyorlar.

Üçüncüsü, seçimler sonrası ilk iş olarak 2014 barikat olaylarının sorumlusu oldukları ispatlanmış, ellerinde 43 kişinin kanı olan tutukluları, bunlar “politik tutuklu” diye savunarak serbest bırakılmalarını sağlamaya çalıştılar. Bunda da başarılı olamadılar. Hükümet bu kişilerin katil olduklarını, yasal bir devleti yıkma girişiminde bulunduklarını, darbeci olduklarını çok sağlam bir şekilde kanıtlamıştı. O nedenle gene yasalara takıldılar.

Dördüncü olarak, Chavez misyonlarının bazılarını kaldırmaya yönelik meclisten yasalar çıkartmaya çalıştılar. Hedeflerinde ilk konut misyonları vardı. 1,6 milyon insanı ev sahibi yapan bu projeyi özelleştirmeye çalıştılar. Konutları kişilere satarak özelleştirmelere adım atmak ve halkları özel mülkiyet sevdası ile yanlarına çekmek istediler. Ama bu da yasalara takıldı. Aslında seçimler sırasında bütçede misyon harcamalarını kısmayı düşündüklerini söylemişlerdi. Ancak süreç içinde komün konseyleri ve barrioların gücü ortaya çıkınca bunları hayata geçirme cesaretini gösteremediler.

Bunların dışında hükümetin yapmaya çalıştığı birçok girişime çomak sokmaya çalıştılar. Son olarak da devlet petrol şirketi PDVSA’ın Rusya ile ortak bir petrol çıkarım projesini engellediler. Bu ortak yatırım ülkeye çok şey kazandıracaktı. Bu engelleme bardağı taşıran son damla oldu.

Yüce Mahkeme, anayasaya saygı göstermediği ve hala yasallığı olmadığı gerekçesi ile meclisin bazı konularda karar alma yetkisini elinden aldı. Evet, dikkat edilsin bazı konularda. Çünkü bu tüm boyalı basında meclisi feshetti şeklinde yansıtılıyor. Hayır, Ulusal Meclis’in sadece bazı konularda karar alma yetkisini elinden aldı. Ayrıca iki gün sonra da Yüce Mahkeme’nin üstündeki savcı tüm yetkisini kullanarak Yüce Mahkeme heyetinden bu kararını geri almasını istedi. Maduro da bunu onayladı ve Ulusal Meclis eski konumuna, yani yine yasal olmayan konumuna döndü.

Bahane arayan muhalefet bunu bir darbe olarak ilan etti ve halkı sokaklara döktü. Kararın geri alınması hiç dikkate alınmadı. Darbe yapıldı gerekçesi ile Maduro’nun devrilmesi için sokakta gösteriler başladı.

Ülke ekonomisinin %70’ini ellerinde tutmaktan aldıkları güç ile tüm fabrika ve işletmeleri greve çağırarak bir işverenler boykotu gerçekleştirmeye çalıştılar. Fabrika sahipleri işçilerine “çalışma güvenliği yok yarın işe gelmeyin” dediler. Ama işçiler altındaki gerçeği gördükleri ve ücretlerinden olmamak için çağrıyı kabul etmediler. Eğer fabrika sahipleri çalışmalarını engellerse fabrikaları işgal edecekleri tehdidini yaptılar. İşçilerin direnişi muhalefetin bu çağrısını boşa çıkarttı.

Olaylardan yararlanmak isteyen General Motors başka çıkarlar peşinde koştu. Ülkenin döviz sıkıntısını gerekçe göstererek hammadde yokluğundan üretimi durduruyoruz dediler. İşçiler ise bunun doğru olmadığını ve şirketin elindekileri yedek parça olarak satıp daha çok kazanmayı planladığını açıkladılar. Ayrıca General Motors’un milyonlarca dolar borcunu ödememe kararı alması üzerine Maduro şirketin banka hesaplarını dondurdu. Batı basını bu kez bağırmaya başladı. Olaylar çarpıtıldı. Maduro’nun şirkete el koyup işçilere devrettiği şeklinde yansıtılıp ortalık karıştırılmaya, korku saçılmaya çalışıldı. Sonradan şirket ile Maduro ve işçiler anlaştılar ve banka hesaplarına konulan tahdit kaldırıldı. Maduro işçileri de arkasına alarak üretimi durduran şirketlerin işçiler tarafından işletilmesine yardımcı olacaklarını açıkladı.

Muhalefet bankalar kanalıyla da Maduro iktidarını zor duruma sokmaya soyundu. Tüm bankalara gönderilmiş, Meclis Başkanı Önce Adalet Partisi lideri muhalif J. Borges imzalı, Venezüella hükümetini boykot etme çağrısı yapan onlarca mektup ortaya çıktı. Bilindiği gibi ülke maddi sıkıntı içinde ve o nedenle dış ülkelerdeki altın rezervlerinin bir kısmını satabileceği düşünülüyor. Jorges de, bankalardan, bu paranın iktidarın eline geçmesini engellemelerini istiyor. İktidar mali olarak sıkıştırılacaktır. Bir meclis başkanının kendi ülkesini zorda bırakacak bir eylem çağrısında bulunması Venezüella muhalefetinin ne kadar aşağılık olduğuna kanıttır.

BARIŞ GİRİŞİMLERİ

Muhalefetin tüm bu saldırıları, yasa dışı pisliklerine rağmen Maduro seçildiği günden beri muhalefet güçlerini masa başına çağırdı, çağırıyor. “Ülke sorunlarını birlikte konuşalım, tartışalım ve çözümler arayalım.” diyor. “Siz istediğinizi, biz istediğimizi söyleyelim, ortak bir yol bulalım, halkımız acı çekmesin.” diyor. Tarafların en başta diyalog kuracakları ana bir konuda anlaşması gerekiyor. Muhalefet Maduro’nun gitmesi, anayasanın değiştirilmesi gibi politik konuları koşul olarak öne sürerken Maduro ekonominin düzeltilmesinin öncelik olduğunu söylüyor.

Muhalefet mecliste çoğunluk olalı beri ekonominin iyileştirilmesi, aksaklıkların giderilmesi konularında ele gelir bir karar çıkartamadı. En sonunda tarafsız arabulucular ile masaya oturulma kararında uzlaşma sağlandı. Muhalefet Papa’nın devreye girip arabulucu olmasını istedi. Diğer arabulucular konusunda da anlaşıldı ve masaya oturuldu. Geçen yıl görüşmelerden kısa bir süre sonra muhalefet masadan kalktı. Papa muhalefetin kendi arasında uzlaşamadığını açıkladı. Oysa Maduro masadadır ve sık sık onları yine masaya çağırmaktadır.

MUD (Yuvarlak Masa Demokratik Birliği) denen 15 irili ufaklı partilerden oluşan muhalefet kendi içinde çok çelişkilidir. Capriles gibi ılımlı, Maduro karşısında başkan adayı olan, Merida eyalet valisinin partisi barış için adım atılmasından yana iken diğer radikal kanat karşıdır. Ekonomik alanda ülkede bir uzlaşma sağlanırsa, yani ekonomi bir koz olarak kullanılamaz hale gelirse kendi dövüş silahlarının ellerinden gideceğinden korkmaktadırlar. Tek istedikleri Maduro gitmeli ve bu düzen değişmelidir. Bunun için her silah mübahtır. Onlara göre ekonomideki en ufak iyileşme Maduro’nun ve bu düzenin sağlamlaşmasını getirecektir.

MUHALEFETİN SOKAK GÖSTERİLERİ

Sokaklardaki protestolar Nisan başından beri giderek artıyor. Hemen hemen her gün bir şeyler oluyor. Zengin mahalle çocukları, bazı üniversite öğrencileri sokaklara çıkarak ortalığı yakıp yıkıyorlar. Yüce Mahkeme binası gibi devlet daireleri saldırıların ilk hedefi oldu, yakıldı. Bir askeri hava üssüne saldırdılar. Bir çok okulu, sağlık ocağını tahrip ettiler. Küçük esnaf Maduro yanlısı olarak bilindiğinden onların dükkanlarına saldırıyor, vitrinlerini tahrip ediyor, yağmalıyorlar. Bir keresinde büyük bir ekmek fırınına saldırdılar, yağmaladılar. Bu saldırıda 6 kişi fırının güvenliği için kurulmuş elektrik tellerine takılarak feci şekilde öldü. Birçok sağlık ocağı, okullar, parklar, çocuk oyun alanları, metro istasyonları, kamu araçları tahrip edildi. Çocuk hastanesini ateşe vermeleri muhalefetin insanlık dışılığının en açık kanıtıdır. Hasta yatan 53 çocuk ki bunlardan 23 tanesi yeni doğmuş bebekti, anneleri ile son anda ölümden kurtarıldılar. Her yerde kolluk kuvvetlerine molotof kokteylleri, taşlarla saldırıyorlar. Son günlerde silah kullanmaya başladılar. Son zamanlarda başkent Karakas’ı dışarı bağlayan ana otoyolunu trafiğe kapattılar. Çaldıkları benzin bidonlarını yakarak ateşe verdiler.

Yıllardır her seçim öncesi ülkede görülen muhalefetin şiddet kullanımı genellikle kentin zengin mahalleleri ile sınırlı kalırdı. Komünlere, yani yoksul halkların yaşadığı kent yanındaki barriolara yaklaşma cesaretini gösteremiyorlardı. Buralarda yaşayan yoksul halkların Chavezci olduğunu biliyorlardı. Son olaylarda barrio ve komünlere saldırmaya başladılar. Kolluk kuvvetleri komüne girmemeleri için araya girdi ama ünlü bir kadın komün lideri ile bir polis öldürüldü. Olaylarda iki devlet memuru da yaşamını yitirdi. Bir PSUV üyesi evinde kurşunların hedefi oldu. Hükümet yanlısı bir sendika lideri de kaçırıldıktan sonra ölü olarak bulundu. Olaylarda şu anda 40 kişi öldü ve 500’e yakın yaralı var. Ölüler arasında iki taraftan da insanlar bulunmaktadır.

Muhalefet ve dış basın saldırıları devlet güçlerine yüklemeye, ölümlerden onları sorumlu tutmaya çalışıyor. Barışçıl, demokrasi isteyen halka devlet güçlerinin saldırdığını savunuyor. Ayrıca protestocu sayısı hep kabarık olarak gösteriliyor. Basında çıkan bu haberler sürekli olarak Venezüella yetkilileri tarafından izleniyor, yalanları deşifre ediliyor. Ölümlerin her biri ile ilgili ciddi araştırmalar yapılıyor. İsim isim kim öldü, nerede öldü, hangi taraftandı diye açıklanıyor. Tarafsız olmaya çalışılıyor. Bir bölgede askerlerin açtığı ateş sonucunda birkaç muhalif ölünce iktidar 15 tane askerin tutuklanma emrini verdi. Yani gerçekten Venezüella iktidarı olaylarda suçu bulunanları çok adil bir şekilde yargı önüne getirme mücadelesi veriyor. Dış basının kışkırtmalarına karşı belki de yapılması gereken en doğru şeyi yapıyorlar.

Sokak gösterisinde yakalanan bir genç protestolara katıldığı için kendine 70 dolar değerinde Venezüella Bolivarı verildiğini açıkladı. Parayı veren kişinin ismini de söyledi. Ülke de 70 dolar bir işçinin iki aylık maaşından daha fazla bir paradır. Yani gençleri sokaklara dökmek için büyük paralar veriyorlar. Aralarında yoksul kesimden de gençler olabilir. Maduro bu itirafın videosunu dünya basınına gösterdi. Muhalefet bunun işkence altında alındığını iddia etti. Ülkede işkence olduğunu ve Birleşmiş Milletler’e bu doğrultuda belgeler teslim edip durdurulması için müracaat ettiklerini söylediler. Ama bu iddia da asılsız çıktı. BM ülkede işkence yapıldığı doğrultusunda ellerinde bir kanıt olmadığını açıkladı. Eğer Maduro iktidarı tek bir işkence bile yapsa sanırız bu çoktan dünya basınına baş haber olurdu. İşkence daha kanıtlanmadı ama muhalefetin para dağıttığı belgelidir.

Muhalefetin birçok genci paralar vererek hatta dışarılarda eğiterek kendi emellerine alet ettiği açıktır. Bu yalnız Venezüella’da değil artık Latin Amerika genelinde yaygınlaşıyor. Sivil toplum örgütleri, dışarıda finans kapital tarafından kurulan vakıflar, yardım kurumları kisvesi altında yerelde destekçi satın alıyorlar. Bu işe milyonlarca, milyarlarca dolar yatırılıyor. Gençleri para karşılığı ile örgütlemek yeni de değildir. Ama giderek yaygınlaşıyor.

Maduro son konuşmalarından birinde güvenlik güçlerinin “saldırı ve halkı harekete geçirmek için muhalefet tarafından tutulmuş bir gurup silahlı komandoyu” tutukladıklarını açıkladı. Eli silahlı komando eğitimi almış bu kişilerin nereden ülkeye sokulduğu araştırılıyor. Ama buradan çıkan sonuç ülkenin daha karışık, vurdulu kırdılı bir döneme doğru kaydığıdır. Dışarıdan silahlı ve eğitimli personel getirilmektedir. (Telesur, 18 Nisan 2017)

Muhalefet kanadı son saldırılarında daha “yaratıcı” işler yapıyor. Öğreniyor ve yeni teknikler geliştiriyorlar. Aşırı sağ güçlerin hackerleri Twitter üzerinden devlet memurlarını hedef göstererek, “bunları yakalayın” diye bir liste yayınladı. Binlerce devlet memurunun isimleri, kimlik numaraları ve çalıştıkları daireleri veriliyor. Başbakan yardımcısının yanı sıra, ulusal polis güçlerinde, özel polis araştırma kurumlarında, SEBİN gizli serviste, dış ilişkilerde ve haberleşme bakanlıklarında çalışanların da içinde olduğu bir liste… Listenin altında “Gidin bunları bulun!” deniyor. “Eğer üniversitede davranışlarından şüphelendiğiniz biri varsa ismi var mı diye listeye bakın” diye yol gösteriyor. Hatta yüksek düzey ordu personelinin çocuklarının fotoğrafları bile bu twitlere konuldu. Devlet kimlik dairesi bu bilgilerin doğru olduğunu açıkladı. (Venezuelanalysis.com. Venezuelan Far Right Hackers Release Public Workers Details, Urges Followers to ‘Seek Them Out. 27 Nisan 2017) Yani kafadan atma değil bir yerlerden elde edilmiş bilgilerdi. Aşırı sağ, faşist güçler bu insanları hedef tahtasına koyarak birilerini açık açık cinayete teşvik ediyorlar. Bu savaşta bir sınır tanımadıkları ortadadır.

Silahlı kişiler ve hedef gösterilen kurbanları ile muhalefet daha güçlü, planlı bir saldırı peşindedir. Maduro iktidarını devirmek için daha şiddetli vurmaya ve taraftarlara korku verme, yıldırma ve ne olursa olsun hedefine ulaşmaya soyunmuştur. Hedefte şimdi işçiler, memurlar vardır. Yoksul halk kesimlerine de saldırmaya başladılar. Halk liderleri işkence yapılıp öldürülüyorlar. Savaş yükseliyor ve daha da tırmandırılabilir. Batı boyalı basınında hep Maduro’nun barışçıl göstericilere saldırdığı yazılıyor.

İKTİDAR CEPHESİNİN YENİ YOLU

a) İktidar yandaşları sokakta

Muhalefetin bundan önceki çeşitli protestolarında özellikle 43 kişinin öldüğü “Exit” protestolarında Maduro saldırılar karşısında halkı hep sakin olmaya çağırdı. Barriolardaki kendi taraftarlarına olayları sadece izlettirdi, sokaklara çağırmadı. Hep bir iç çatışmadan çekindi. Ancak olayların sonuna gelindiğinde daha fazla üstlerine gelinirse barrioları, halk meclislerini, komün komitelerini sokaklara çağıracağını açıklamıştı.

Şimdiki protestolarda Maduro’nun tavrı farklıdır. Bunun iki nedeni olabilir. Bu kez hem muhalefet barriolara saldırıyor, iktidar yanlılarını hedef almaktan çekinmiyor. Onları provoke ediyor. Öyleyse onlar da öz savunmalarını yapmalı, güçlerini göstermelidirler. İkinci olarak geçen sefer Maduro, taraftarlarını sokaklara dökmemekle epey eleştiri aldı. Eğer onları sokaklara çağırsa olayların farklı gelişeceği söylendi. Şimdi iktidar yanlıları da sokaklardadır. Madem onlar iktidar yanlılarını sokağa dökmek istiyorlar o zaman hodri meydandır. Tabi bunun başka bir nedeni de olabilir. O da artık komün komitelerinin, halk meclislerinin de olgunlaşmış ve politikleşmiş, öğrenmiş olmasıdır. Ya da bu nedenlerin hepsi bir aradadır.

Muhalefet taraftarlarını sokaklara çağırdığında Maduro taraftarlarının da daha önceden planlanmış gösterileri vardı. Komün pazarları, Venezüella devrimi kutlamalarının yıl dönümüne tüm gücüyle hazırlanıyordu. Maduro bu gösterileri iptal etmedi. Çoğu kez Karakas’ın bir bölgesinde ve genellikle merkezinde, zengin mahallelerde protestolar yapılırken artık PSUV taraftarlarını da kentin başka yörelerinde gösteri yaparken görüyoruz. Kolluk kuvvetleri iki tarafın birbirleri ile karşılaşmaması için büyük çabalar sarf ediyor. İktidar tarafı hep barışçıl, şenlik içinde kırmızı renkler, Chavez posterleri ile gösterilerdeler. Şarkılar söylüyor, dans ediyorlar, spor gösterilerine katılıyorlar. Komünlerden, barriolardan gelen insanlar muhalefetin yaktılı yıktılı, kırdılı protestolarına karşı sokaklarda barışçıl güç gösterilerinde bulunuyorlar. İktidar yanlılarının sayıları genellikle daha kalabalık deniyor. Maduro da bunlara karışıyor, konuşmalar yapıyor. Politik olayları, muhalefetin yaptıklarını, alınacak önlemleri anlatıyor.

Maduro bu kez gerçekten farklıdır. Savunma pozisyonundan ince bir saldırı politikasına geçmiştir. Şimdi Maduro’nun son zamanlarda aldığı bu kararlara ve neden saldırı konumunda olduğunu anlatmaya geçelim. Bunlar muhalefetin maskesini düşürücü bir dizi karardır.

b) Yerel seçimler

Muhalefet protesto için sokaklara döküldüğü sırada Maduro Seçim Kurulu’na önümüzdeki yıl içinde yerel seçimlerin yapımına hazırlanmaları talimatını verdi. Geçen yıl aralık ayında yapılması gereken belediye ve eyalet seçimleri ertelenmişti. Muhalefetin büyük tepkileri ile karşılaşılmıştı. Tam protestolar sırasında Maduro bunun önünü açtı. Zamanlama dikkat çekicidir. Kararı muhalefetin protestolarını durdurmak, seslerini kesmek için aldığı düşünülemez. Sadece başka bir taktik gündemdedir. Ya Chavezcilere, barrio ve komünlere güveniyor ya da bu koşullarda güvenmekten başka şıkkı yoktur.

Kimilerine göre ülke güçler dengesinde bir değişiklik başladı. Kararın alınması komün meclislerinin güçlendiği ve bu nedenle asıl Chavezci liderlerin, sosyalizmi savunacak güçlerin seçimler sırasında eski, gerici liderlerin yerini alacağına güvenle bağlantılıdır. Maduro bunların önünü açmaktadır. Örgütlenen, gelişen komün konseylerinin, meclislerinin devrimi savunacaklarına inanıyor ve onların sahneye çıkmalarının önünü açıyor. Şimdiye kadar şikayet edilen PSUV içindeki gericiler, tutucular, bürokrat olanlar, rüşvet yiyenler temizlenecektir. PSUV tazelenecek, canlanacaktır.

Maduro artık sokak iktidarlarına, komün konseylerine güvenmektedir. Artık tabandaki yoksul halkların, işçilerin, köylülerin devrimden elde ettikleri kazanımları vermek istemeyecekleri ve canları pahasına savunacaklarına inanılmakta, güvenilmektedir. Bu kesimler artık sokaklarda “Geri döndürmeyeceğiz!” diye bağırıyorlar. Geri döndürülmeyecek olan yeni liberal politikalar ve savunucularıdır. Geri dönmesine izin verilmeyecek olan soygun düzenidir. Chavez kazanımları savunulacaktır.

Sanırız Maduro’nun seçim kararı bu varsayımlara dayanmaktadır. Bunu destekleyen başka bir olgu da seçim kararına muhalefetin gösterdiği tepki ya da tepkisizliktir. Şimdiye kadar ortalığı seçimler yapılmadı diye birbirine katanlar seçim haberine hiç sevinmediler ve ağızlarına bile almıyorlar. “Biz başkanlık seçimi istiyoruz.” demekle yetiniyorlar. 2019 yılında yapılması gereken başkanlık seçimlerinin öne alınmasını istiyorlar. Yerel seçimler, eğer yapılabilirse, Maduro ve Bolivar Devrimi açısından önemli bir başarı ve sınav olacaktır.

c) Anayasada değişiklik

Maduro iktidar yanlılarının büyük 1 Mayıs kutlamalarında çok daha önemli bir kararını açıkladı. Politik açmazı çözmek için anayasanın kendine verdiği yetkiyi kullanarak Ulusal Anayasa Meclisi’ni toplanmaya çağırdı. Bunun anlamı nedir? 1999 yılında yazılan anayasada bazı düzenlemeler yapılacak, eksik olan yerler doldurulacaktır. Ayrıca “Muhalefet bize başka seçenek bırakmadı.” diyerek muhalefet protestolarını gerekçe gösterdi. “Cumhuriyette gerekli barışı sağlamak ve faşist darbe girişimlerini yenmek için bu yetkimi kullanıyorum.” dedi. (Venezuellanalysis.com Rachael Boothroyd Rojas, Venezuela’s Maduro Calls for National Constituent Assembly to End Political Impasse, 2 Mayıs 2017) Yani ülkenin karşısına sürekli gelen bu olayları önlemek ve sorunu çözmek için anayasada değişiklikler gereklidir ve bunu halkın kendisi yazacak, karara bağlayacaktır.

1999 Anayasası’nı yazan komisyonda olan Anayasa Hakimi Herman Escarra da gerekçeleri şöyle açıkladı: “1999 anayasasını yazarken saftık. Şimdi gördüğümüz saldırıları beklemiyorduk.” dedi ve ekledi “Anayasa Meclisi’ni toplamanın amacı yepyeni bir anayasa yazmak değil, devleti dönüştürmektir. Meclisin önceliği son 18 yıldır devrim kazanımlarının güvenlik altına alınmasıdır.” dedi. (a.y)

Maduro yürürlükteki anayasada düzenlemesi gereken 9 alan olduğunu açıkladı. Yukarıdaki metinden alıntıya devam edelim:

“Chavez’in olduğu kadar Maduro hükümetinin sosyal programları ile komün konseyleri ve komünlerin yerel hükümetler olarak birleştirilmesi Magna Carta içine alınacaktır. Ayrıca Venezüella da ‘post petrol’ ekonomi kurulması, iklim değişikliğinin önüne geçilmesinin kurumlaştırılmasına doğru anayasa da bir yöneliş olmalıdır.”

Değişiklikler arasında “post petrol” ekonomisi kurulması önemlidir. Venezüella yıllardır ekonomiyi çeşitli şekillerde burjuvazinin elinden kurtarmaya, halk ekonomisini kurmaya çalışıyor. Bu konuda iktidarın yanlışları olsa da genel olarak burjuvazinin engelleri ile karşılaştığı gerçektir. Anayasaya bu doğrultuda bir madde konulması hem bu engellerin üstesinden gelmek hem de bu alanda daha yaptırımcı kararlar almak istek ve ihtiyacını gösteriyor. Ayrıca iklim değişikliğine karşı maddeler olması da çok önemlidir. Bunlar ülkenin çıkarım endüstrisinde yerel halkların haklarına daha çok özen gösterme niyetini yansıtıyor. Bir de Latin Amerika’daki ilerici iktidarlardaki genel eğilime katılınmış olunacaktır. Burjuvazi artık sırf kâr güdüsüyle bir adım attığında uyması gerekecek başka kurallar olacaktır.

Anayasa Meclisi kimlerden oluşacaktır? Alıntımıza devam edelim:

“Devlet başkanı kitlelere meclisin ‘halktan, işçilerden, feministlerden, komüncülerden, kampesinos (yerli halk) ve gençler arasından seçilecekler tarafından kurulacağını açıkladı.

“……

“Meclis direkt olarak seçilen 500 üyeden oluşacaktır. Bunların 250 tanesi ülke sosyal hareketlerinden seçilecektir.” (a.y)

Özetlersek var olan anayasaya halk tarafından daha halktan yana, devrim kazanımlarını sağlama alan eklemeler yapılacaktır. Ülkede bir faşist yükseliş vardır. Bolivar Devrimi saldırı altındadır ve yürürlükteki anayasa bu yaşananları öngörmediğinden iktidarın bunlara gerekli cevabı vermesini sağlayacak gerekli yasal hükümler yoktur. Şimdi bu boşluklar doldurulacak ve iktidar halka verilecektir. Maduro halka olan güveninin zirvesindedir. Başka şıkkı yoktur. “Buyurun, nasıl istiyorsanız yapın.” diyor.

Burada bir şey daha eklemek mümkündür. Muhalefet Maduro’yu diktatör ve saldırgan ilan ederken sol kanatta burjuva muhalefete yeterince saldırı yapmamakla eleştiriyordu. Anayasa değişiklik isteği aslında Maduro’nun bu yasa ile ne kadar elinin bağlı olduğunu gösterir. Muhalefetin iddialarının aslında ne kadar yersiz olduğunu gösterir. Eğer Maduro sert davranabilse idi anayasa değişikliğine neden ihtiyaç duysun?

Peki muhalefetin tepkisi ne oldu? Anayasada değişiklikler yapmak muhalefet tarafından bir darbe olarak ilan edildi. Daha çok sokaklara dökülerek tüm yolların kapatılması, Maduro’nun ne pahasına olursa olsun iktidardan indirilmesi çağrısı yapıldı. Artık sokak olaylarının protesto ötesinde bir vandalizm haline geldiğini bizzat şimdiki Meclis Başkanı açıklamaktadır. “Sokaktaki direkler bile devriliyor. Her şey yıkılıp yakılıyor.” diyor.

Maduro aslında bu kararı ile muhalefetin elindeki başka bir silahı da almaktadır. 2015 seçimlerinden beri muhalefet anayasanın değiştirilmesi gerekliliğini savunuyordu. Seçim propagandalarında bunu dile getiriyor, “İktidar olunca anayasayı değiştireceğiz.” diyorlardı. Hatta aralarında ünlü muhalefet liderlerinin de olduğu 55 kişi ortak bir açıklamada yasallığı bitmiş bir rejimi değiştirmek için Anayasa Meclisi’nin toplanmasını talep etmişlerdi. “Peki o zaman, buyurun değiştirelim.” diyor Maduro ve şimdi bu bir darbe, bir komplo oluyor. Neden? Çünkü anayasadaki değişiklikler halk ve onun savunucuları tarafından yapılacaktır? Olabilir. Onlar da halkın kazanımlarını ellerinden alacakları yeni liberal bir anayasa istemiyorlar mıydı? “Tamam sorun yok, hodri meydan!” diyor Maduro. “Siz de seçimlere katılın. Siz de Anayasa Meclisi’ne girin ve birlikte boşlukları dolduralım.” Seçimleri hakkı olanlar kazanacaktır. Acaba muhalefet kendine güvenmiyor mu? Anayasa Meclisi’ne kendi adamlarının giremeyeceğinden mi korkuyor? Sanırız öyle. Tabi azınlıklar ve güçsüzler. Bakmayın çıkarttıkları toz dumana. Muhalefetin bir kez daha elinden silahı alınmıştır. Artık “Anayasa değişsin!” diye bağıramayacaklardır. Aksine buna darbe diyorlar.

Bolivar Devrimi açısından da riskler olduğu su götürmez. Halklar eğer gerçekten bu 19 yıldır yaşadıklarından bir sonuç çıkardı ve bir şeyler öğrendi ise kendini gösterecektir. Maduro ikili iktidar savaşını sırf sokaklarda protestolar ile değil politik arenada yapmaya davet ediyor. Onun kapısını açıyor. Halklar bu cehennem ortamında daha da politikleşecekler, dönen çıkar ilişkilerini daha iyi kavrayacaklardır. Bu artık devrimlerine sahip çıkmak için belki de son fırsattır. Maduro halkların yaşananları iyi değerlendireceğine inanıyor olmalıdır. Ya da gelinen noktada inanmaktan başka seçenek görünmüyor.

d) Muhalefetin dış desteğine saldırı

Maduro iktidarının diğer önemli bir hamlesi muhalefetin dış yardakçılarına yöneliktir. Maduro Venezüella’nın kendi kaderini tayin hakkına saldırdığı gerekçesi ile Amerika Devletler Örgütü OAS’dan çekilme kararı aldı. OAS geçmişten beri ABD’nin Latin Amerika’daki çıkarlarını savunan bir örgüt olmuş, onun uşaklığını yapagelmiştir. Bolivya lideri Morales’e göre “OAS, ABD emperyalizminin en iyi aracıdır.” OAS yolu ile bölgedeki ilerici rejimler yıkıldı. ABD komut verir, bu örgüt kararlar alır ve söz konusu ülkede gericilik desteklenir. Küba yıllarca örgüt dışında bırakıldı, sonunda çağrıldığında da o girmedi.

OAS Başkanı Luis Almagro şimdiye kadar hep Venezüella muhalefet liderleri ile ağız birliği yaptı. Aynı muhalefet gibi Venezüella iktidarının demokratik olmadığını, halkına karşı silah kullandığını, insan haklarına saygı duymadığını söyledi. Muhalefet liderleri ile toplantılar, basın açıklamaları yaptı. Muhalefetin ülke içinde estirdiği terörü, uzlaşmaz tavrını hiçbir zaman görmedi. Son olaylar karşısında da Venezüella’ya karşı örgütün demokratik ‘charter’ını kullanarak onu örgütten atmak istedi. Örgütten atılan bir ülkeye ABD’nin müdahale etme hakkı olabilir. Hatta örgüt Venezüella halklarını “bu anti-demokratik rejimin” zulmünden kurtarmak için ABD’yi askeri saldırıya bile çağırabilir. Böylece, ABD de dünyanın en zengin petrol kaynakları olan ülkeyi eline geçirir. Kıtada yoksul halkları örgütleyen bu “çıbana” gerekli ders verilir.

Önce Venezüella’nın topluluktan çıkartılma isteğinin gündemleştirilmesi gerekiyordu. Bunda bile katakulliler yapıldı. OAS lideri Venezüella dostu üye ülkelerin bu gündemi engelleyebileceğini düşünerek gündem kararını örgüt üyelerinin birkaçı ile aldı. Yani yasal olmayan bir gündem oluşturdu. İtirazlar sonucu bu olay püskürtüldü. Arkasından ABD, Venezüella dostu Haiti, Dominik vs. gibi küçük üyelere Venezüella’dan yana oy verirlerse yaptırım uygularım tehdidini yaptı. Sonuçta Venezüella, 9 oy farkı ile gündemleşti. Örgütün önümüzdeki günlerde yapılacak toplantıda Venezüella’ya baskı yapmasının yolu açılacaktı.

Maduro işte burada önemli bir hamle yaptı ve ülkesini bu örgütten çekme kararı aldı. Böylece örgütün alacağı kararı işlevsiz hale getirerek tanımayacağını bildirmiş oldu. Daha ileri doğru bir adım daha attı. Chavez’in kurulmasına öncülük ettiği CELAC’ı (Latin Amerika ve Karayip Devletleri Topluluğu) acil toplantıya çağırdı. Toplantının amacı ABD baskılarına karşı ülkelerin Venezüella’nın yanında örgütlenmesidir. CELAC toplantısından Bolivar Devrimi’ne destek çıktı ve “Venezüella halkları senin yanındayız.” dediler. Bölgenin diğer ilerici ülkeleri de bu çıkış kararını “tarihi” olarak açıklayıp Venezüella’nın arkasında durdular. Küba, Rusya ve Çin ilk destek veren ülkeler arasındaydılar. Asya’nın 23 devrimci örgütü de açıkladıkları bir bildiri ile Venezüella halklarının arkasında durduklarını açıkladılar. (Links.org.au. Asia: Statement in defense of Venezuela’s Bolivar Revolution- not to foreign intervetion.)

OAS’dan çıkma kararına muhalefetin tepkisi diğer kararlara verdiği tepkiden farklı değildir. “Seçim, seçim!” dedi. “Al sana seçim!” deniyor, istemiyor. “Anayasa değiştirilsin!” diyor. “Peki, gel değiştirelim.” diyorsun, kaçıyor. OAS’dan çıkma kararına da aynı tür tepki verdi. 2015 yılında Meclis’te çoğunluk oluşturduktan sonra kendisi OAS’tan çıkalım, diyordu. Başkanı dışında bazı üyelerinin kendilerine bakışından rahatsız oluyorlardı. Ama şimdi OAS aşığı oldular. Meclis Başkanı “Çok kötü bir karar, belki de bir darbe.” diye yorumladı. Henrique Capriles bunun ülkeyi dünyadan izole etmek olduğu yorumunu getirdi.

Neden? Chavez hayatta iken OAS’ı ABD hakimiyetinden kurtarma mücadelesi verdi. Kıtada bir pembe devrimler dönemi başlamıştı ve ilerici hükümetler iktidar oldular. O dönemde örgüt yavaş yavaş ABD güdümünden kopmaya başlamıştı. Hatta Küba’nın örgüte alınması ve ABD ambargolarının kaldırılması kararları bile bu sayede alınabildi. Bu dönemde Venezüella muhalefeti ülkeyi bu örgütten çıkartma çığlıkları atıyordu. Ancak geçtiğimiz yıl Arjantin, Brezilya ve Peru’da iktidara gericiler geldi ve OAS’ın dengesi bozuldu, gericilik çoğunluğu elde etti. İşte OAS ilerici iken Venezüella muhalefeti çıkmak istiyordu. Şimdi ama örgüt gericileşip Maduro çıkma kararı alınca muhalefet fikir değiştirdi ve bu çıkışı karalamaya başladı.

Özetlersek Maduro muhalefeti çelişkide bırakacak ve belki de var olan bölünmüşlüğünü daha da derinleştirecek bir dizi karar almıştır. Artık iktidar yanlısı halklar da sokaklardadırlar. Farklı biçimlerde gösteriler yapıyorlar. İkincisi Maduro bir süredir ertelenen yerel ve belediye seçimlerini yapma kararı almıştır. Muhalefet pek sevinmiş gibi gözükmüyor. Üçüncüsü Maduro anayasada değişiklik kararı aldı. Yıllardır anayasa değişikliği diye tutturanlar şimdi bunu darbe olarak görüyor ve elimizden gelse ülkeyi yakacağız diye çıldırmış vaziyette bağırıyorlar. Birden 1999 Bolivar Anayasası’nın savunucusu oluverdiler. ABD güdümündeki OAS’tan çıkılmasına, dış desteklerinden birinden olacaklarından, karşı çıkıyorlar. Belki bir şey daha eklemek yerinde olacaktır. Maduro tüm bu kararları alırken muhalefete kapıları da sonuna kadar açıyor. Onları tekrar masaya çağırıyor. Papa da şahididir. Oturalım masaya ülkemizin sorunların çözelim, diyen Maduro ve bundan kaçan muhalefettir. Yani barış isteyen iktidar iken ortalığı karıştıran çözümden yana olmayan muhalefettir. Bütün bunlar muhalefetin ne kadar yalan söylediği, dış basının olayları ne kadar tepesi taklak anlattığına kanıttır.

Venezüella halklarının önünde çok anlamlı bir ikili iktidar mücadelesi sürmektedir. Artık görmek isteyen herkes tarafları ve olayları görebilir. Maduro bu son kararları ile muhalefetin tutarsızlığını halklara gösterdiğini düşünüyor ve onları devreye sokuyor. Halkın artık burjuva muhalefetin emellerini anlamış olduğuna ve devrimini savunmak için var gücüyle çalışacağına inanmaktadır. Ya da başka tutunacak dal yoktur. İkili iktidarın vardığı son konak budur. Başka yol da yoktur. Geçen seçimlere katılım düşüktü çünkü seçmenlerin çoğu ne yapacağını şaşırmıştı. Peki belki ekonomik zorluklara çare olur, hadi bir deneyelim diyenler onlara oy vermişlerdi. Ama sanırız bu son yaşadıkları asıl çözümün seçimlere katılıp devrimlerini savunmak olduğunu gösterecektir.

 KOMÜNLER

Venezuella’nın içine girdiği bu son durumda Bolivar Devrimi yani 21. yüzyıl sosyalizminin baş aktörü komünler artık gerçekten baş aktör olma sürecindedirler. Chavez son ünlü konuşmasında “Ya komün ya hiç!” diyordu. Ülkenin kurtuluşunu komünlere bağlamıştı. Öyleyse şimdi bunlar üstlerine düşen görevi yapabilecek durumda mıdırlar? Gelişkinlikleri nedir? İktidarı alabilecekler midir? İktidar olabilecek bilgi ve deneye sahip midirler? Tüm dünya devrimci hareketinin gözü kulağı üstlerinde büyük bir tarihi görevle yüz yüzeler. Hem iyi hem de zor.

Ülkede 31 milyon insandan yüz binlercesi 45 bin komünal konsey ve 1500 komün içinde örgütlenmişlerdir. Kimisinin adı var cismi yoktur. Kimisi de ciddi üretimler yapar. Çeşit çeşit.

George Ciccariello-Maher “Komün İnşa Etmek” adında bir kitap yazdı ve komünleri iktidara karşı duruşları ile 4 sınıfa ayırıyor. (Building The Commune, Verso books, 2016)

“Bazıları devlet ile yakın ilişki içindedir ve iktidar fonlarından büyük ölçüde yararlanırlar. İkinci gurup ise politik ve finansal otonomiyi tercih ederler ve bir kurum olarak gördükleri devlete karşı, Chavez iktidarda iken bile daha radikal bir tavır alarak onu yolsuz ve yolsuzlaştırıcı olarak görürler. Bir diğerleri ki burada işler daha da karışır, otoritelerini hatta silahlarını kendi özel çıkarları doğrultusunda alan kazanmak ve yer altı ticaret yapmak için kullanırlar. Bunlar yeterince karmaşık değilmiş gibi birçok kolektif saflarına polisleri ya da eski polisleri ki bazıları yolsuzluk ve şiddet kullanma gerekçeleriyle görevlerinde atılmışları, alırlar. Devlet ve tabandakiler arasındaki çizgi oldukça karışıktır.” (s. 69-70)

Karşımızda devrime inanan, yekpare bir komünler ağı görmüyoruz. Yeni liberal politikalar döneminde halkın kendini savunmak için bir araya gelmek zorunluluğundan gelişen komünler o dönemin farklı etkilerini hala taşırlar. Kimisi kriminallerin elindedir. Kimisi polisi hiç kendi alanına sokmaz. Kimisi radikal devrimcidir. Kimisi de iktidara uyumludur. Hepsinin geçmiş sömürgecilik döneminden gelen farklı gerekçeleri vardır.

Ancak komünler son zamanlarda büyük tartışmalar yaşıyorlar. Ne oldukları, iktidar içinde komün konseylerinin yeri, iktidar aşağıdan mı kurulur, yukarıdan mı, devlet ne olacaktır, sosyalizm nedir, komünlerin görevi nedir vs. vs hararetli tartışmalar yaşanmaktadır. En son olarak da komün devleti ve burjuva devleti tartışmaları büyük gerilimler ortaya çıkarttı.

Bütün bu tartışmalar Komünler Yasası’ndan çıkıyor. Çünkü çok iddialı yasaya göre iktidar komünlere geçecek ülke komün devleti olacaktır. “Birçok komün bu öngörüden kalkarak kendilerinin özel sektör ya da kamu sektöründen daha iyi yönetebileceklerini kanıtlamak istiyor. Ayrıca ülkedeki her belediyenin şimdilerde yerel komün konseylerini canlandırması ve komünleri direkt temsile katma yükümlülükleri var. … Bu konseylerin belediye bütçesini denetleme yetkisi genellikle yerel valiler tarafından engelliyordu, oysa bugün belediye bütçeleri eski devlet ve yeni devlet arasındaki çelişkinin muharebe alanı olmuştur.” (S.130)

Kitabın 2016 yılında yayınlandığını düşünürsek komünlerin günümüze kadar, iktidar olma konusunda çok şey tartıştıkları söylenebilir.

Ekonomik alanda da komünler epey yol katetmişlerdir. Ekonomik sorunlarının yerelde gözetiminden kalkarak spekülatörleri, bürokratları, kaçakçılığı, depolamayı, rüşveti daha yakından anlamış ve çözümü kendi denetimlerindeki komünlerde bulmuşlar. Bu durumda, diyor Maher:

“Yolsuz ithal sektörü güvenilmezliğini kanıtladı ve Bolivar Devrimi için komünler daha çekici, daha güvenilir kurumlar olarak görülmeye başlandı. Bunlar yerelin ihtiyaçlarına göre üretim yaptıklarından komünler kendilerini ekonomik savaşta en iyi silah olarak görmeye başladılar. Devlet bu sorunla baş edemedi.” (s.131) “Hatta son aylarda komünlere ihracatçılara muhtaç olmadan kendi ihtiyaçları olan hammaddeleri ithal etme hakkı da tanındı.”

Bu dağınık alıntılar ile amacımız çeşitli sorunlara bakış açıları ile komünlerin aslında ne kadar politikleştiği ve ülke sorunları ile ne kadar içli dışlı oldukları konusunda ufak bir fikir verebilmektir. Yaşanan bu 19 yıl içinde Chavez döneminde petrol fiyatlarından epey yararlandılar. Ama şimdi Maduro döneminde düşük petrol fiyatları ve burjuvazinin ekonomik savaşı ile zor günler yaşıyorlar. Zorluk insanlara öğretiyor. Maduro iktidarı da öğrenmeleri doğrultusunda elinden geleni yapıyor ve sanki bu durum onları iktidar olmaya hazırlamıştır.

Tamam çok riskli bir dönem ama komünlere güvenmek zorundayız. Ciccariello-Maher de son olaylardan çok önce yazılmış kitabını şöyle bitiriyor: “Artık komünler üzerine iddiaya girme zamanı gelmiştir.” (s.134)

SONUÇ

Sonuçta Venezüella yeni bir dönemece daha girmiştir. Zaten yolu ne zaman düz, pürüzsüz oldu ki? İkili iktidarın tüm zorluklarını yaşadılar ve yaşamaya devam ediyorlar. Ancak bu son dönemeç daha öncekilerden önemli farklar taşımaktadır. Bunu iyi görmek gerekir.

Muhalefet bu kez barriolardaki yoksul ve Chavezci halklara da saldırarak onları terörize etmekten medet umuyor. Maduro da bu kartı görüyor, Bolivar Devrimi yanlılarını da bu dövüşe çağırıyor. Onların katılım yollarını sonuna kadar açıyor. İç savaş çıkabilir korkusu ile onları barriolarında tutmuyor. Seslerini çıkarmalarını istiyor ve buna zemin hazırlıyor.

Halkı politik arenada aktif olmaya çağırıyor: “Tehlikeleri gördünüz, ona göre bir anayasa yapalım. Petrolsüz bir ekonomi kuralım. Seçimlerde kendi kaderinizi belirleyin. Komünlerinizde, konseylerinizde beğenmediğiniz, size ayak bağı olan kişileri atın ve gerçekten sizi temsil eden kişileri seçin ve devleti yönetmeye soyunun. Muhalefeti görüyorsunuz nasıl ayak sürçüyorlar. Bir dedikleri diğerini tutmuyor. Yaptıkları ile söyledikleri farklıdır. Bunları ortaya koyduk. Artık iş size kalıyor. Hodri meydan!” diyor.

Bu göreve ne kadar hazırlar? Gerçekten karşılarındaki bu dış güçlerle beslenen, ekonomik gücü olan muhalefeti alt edebilecekler midir? Şimdiye kadarki öğrendiklerinden bunu yapacak güce gelmişler midir? 21. yüzyıl sosyalizmi bu ülkede sağlam temeller atmış mıdır?

Maduro mevcut güç dengelerinde doğal olarak bir risk alıyor. Önümüzdeki süreçte bu denenecektir. Muhalefet güçlerinin tüm bu alınan kararlara karşı olması da Maduro’nun doğru bir değerlendirme yaptığını düşündürüyor.

Başka bir olasılık da muhalefetin ülkeyi ne seçim ne anayasa değişikliğini yapamayacak kadar karıştırmasıdır. Bunu yapabilir mi, yapma cesaretini, gücünü gösterebilirler mi? Komünler bu oyuna gelmeme becerisini sergileyebilirler mi? Bu kez taraflar kanlı bir iç savaş içine girebilirler mi? İşler daha kötüye gidebilir mi? Bu soruların yanıtı komünlerdedir.

Olasılık dışı değildir ama biz pek bunu düşünmüyoruz. Düşünmüyoruz çünkü muhalefetin sayısı hem çok değildir, para ve dış yardımlarla işlerini yürütmeye çalışıyorlar. Oysa barrio halkları, komünler kendi haklı davaları peşindeler. Birçok komünde ve gösterilerde en çok söylenen slogan sizi “GERİ DÖNDÜRMEYECEĞİZ”dir. Muhalefetin yeni liberal politikalarına geri dönmesine izin vermeyeceklerdir. Son seçimlerde “Belki ekonomik sıkıntılarımızdan kurtuluruz.” diye onlara bir şans tanıdılar. O kadar! Yoksa Chaves’in onlara kazandırdıklarından vazgeçmeyeceklerdir. Ayrıca yeni liberal politikalar yürüten iktidarlar Brezilya, Arjantin ve Peru’da geri geldi ve oradaki halkların nasıl eskiyi aradıklarını ve bunun için sokaklarda protestolar yaptıklarını Venezüella halkları iyi görüyor olmalıdır. Kolombiya’da halk çıkarlarını savunan FARC ile devlet arasındaki barış görüşmelerinin sonuçları da ortadadır. Her gün onlarca ilerici lider öldürülüyor. Onlara benzemeden, yol yakınken iktidarlarını savunacaklardır.

Yüreklerimiz ve desteğimiz Venezüella halkı ile olsun!