ENFORMEL EKONOMİDE KADIN İŞÇİLERİN ÖRGÜTLENMESİ – NALİA KABEER, KIRSTY MILWARD VE RATNA SUDARSHAN
Yol, Yaz 2017
Bu sayımızda okurlarımızla enformel sektörde kadınların mücadele araç ve yöntemleri üzerine kıymetli bir makaleyi paylaşıyoruz: Gender & Development, 2013 Vol.21, no2 249-263 http://dx.doi.org/10.1080/13552074.2013.802145
Bu makale bir örgütün enformel ekonomide ulaşılması en zor kadınları örgütlemede karşı karşıya kaldığı zorluklarını ele almaktadır. Bu kadınların bazılarına örgütlenme ivme ve cesareti veren şey nedir? Ekonomi içindeki dezavantajlı konumlarının üstesinden gelme stratejilerinin farklılığı nedir? Ekonomik sistemdeki adaletsizliklerin üstesinden gelme çabalarında karşılarına sürekli çıkan engeller nelerdir? Farklı içeriklerde farklı işçiler için kullanılan örgütsel stratejileri inceleyince bu çalışan kadınlar arasında farklı mücadele araç ve yöntemleri görüyoruz. Bu araç ve yöntemler daha çok işlerine yarar, daha önce güvendikleri zayıf araçlardan daha dönüştürücü olur: Örgütlerin mücadele araçları.
Bu metin özellikle iki örgütün deneylerinden kalkarak bu sorunları tartışmaktadır: MAP Vakfı, Tayland ve KKPKP Pune, Hindistan.
Giriş
Enformel alanlarda çalışan bazı kadınlara örgütlenme gücü ve dürtüsünü ne vermektedir? Ekonomi içindeki yapısal dezavantajlarına rağmen sorunların üstesinden gelecek stratejilerinin farklı özelliği nedir? Ekonomik sistemdeki adaletsizliklerin üstesinden gelme çabalarını hala ne engellemektedir? Kaynakların daha adil dağıtımına, verdikleri emeğin değerinin anlaşılmasına ve kendilerine bir işçi olarak saygı duyulmasına ihtiyaçları vardır. Ayrıca zenginlik kattıkları bu devlette bir vatandaş olmak ve kendilerini etkileyen kararlarda bir sesleri olsun istiyorlar. Bu metin enformel ekonomide çalışan ulaşılması en zor kadın örgütlerinin önünde duran zorlukları konu alıyor. Bu yıl enformel kadın işçiler üzerine çıkan kitabın giriş bölümünden uyarlanmıştır. (Kabeer et al. 2013)
Enformel ekonomide çalışan bu kadınlar kimdir? Genellikle seyrek, coğrafi olarak dağınık, soyutlanmış alanlarda, düzensiz ve genellikle eve dayalı işlerde görülürler. Kentsel enformel ekonomilerin görünmez sınırlarında ya da uzak kır alanlarında bulunurlar. Genellikle kendi işverenleridirler. Çoğunlukla hem iş bulmada hem ürünlerine talep bulmada ya da satacakları ürün ve hizmeti satma alanlarında birbirleri ile direkt rekabet içindedirler. Bu tür çoğu kadın çeşitli eşitsizliklerin birbirileri ile kesiştiği alandadırlar: sınıf, ırk, kast, meslek ve yasal statü gibi eşitsizlikler ortak bir kimlik, ortak bir çıkar bulmalarını daha da zorlaştırır. Bu durumda sosyal olarak tanınma bir yana bir işçi olarak tanınmalarına bile olanak tanıyacak çalışma koşulları çok ender görülür. Yoksul işçi kadınlar kolektif davranmak için bir dizi sorunla karşı karşıyadırlar. Shalini Sinha şöyle diyor: Örgütlenmede en güçlü engel korkudur. Hep kadınlar erkeklerinden, işverenlerinden ve çevrelerinden korkmayı öğrenerek yetişirler. Sürekli olarak geçim kaynaklarını kaybedecekleri, aç kalacakları, hastalıktan çocuklarını kaybedecekleri ve evlerinden atılacakları korkusu içinde yaşarlar. (2006, 11)
Özellikle feminist bakışla yorumlandığında bu kadınların eşitsizliklere meydan okuyan örgüt veya guruplara katılıp düzene karşı çıkma olasılıkları düşüktür. Daha çok geleneksel ‘zayıfların silahları’ stratejileri ile kendilerini sınırlandırırlar: tek başlarına gizli bir direniş ve karşı çıkış. (Scott 1990)
Bir diğer kilit sorun ise, enformel ekonomik alandaki kadın işçiler arasındaki çeşitliliktir. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) “Bu kadar çeşitli bir iş gücünün ihtiyaçları ve sorunları, örgütlenmede karşılaştıkları engeller ve sınırlamalar kadar farklıdır.” diye yazıyor. (2004, 45)
Farklı bağlamlarda ve farklı işçi kümelerinde kullanılan örgütsel stratejileri incelersek bu çalışan kadınlar arasında farklı mücadele araç ve yöntemleri olduğunu görürüz. Bunlar onların şimdiye kadar kullandıkları zayıf araçlardan daha etkin ve dönüştürücüdür: Örgütlerin mücadele araçları.
Günümüzde kadın işçilerin ihtiyaç ve çıkarları etrafında giderek artan sayıda örgütlenmeler kuruluyor. Son on yıl içinde kadınların kolektif eylemini arttırmak için ya var olan sendikal hareketin bir parçası olarak ya da onunla iş birliği ile birtakım örgütlenmeler doğdu. (1) Enformel işte çalışan yoksul kadınları destekleyen diğer örgütlenmeler bu ana hareketlerin dışında kalıyorlar ama çoğu sendikalar, sosyal hareketler ya da sivil toplum örgütleri ile ilişkilerden destek alıyorlar.
Bu örgütlerin çoğu aktörlerinin bu örgütlenen kadınlarla aynı sınıftan olmaması ve farklı geçim stratejileri ile uğraşıyor olmaları çarpıcı olmakla birlikte şaşırtıcı değildir. Kadınların verdiği güvenlik ve günlük hayatta kalma mücadelesi dikkate alındığında verdikleri emeklerin sosyal olarak tanınmaması hatta bizzat kadınların kendileri tarafından bu emeğin görülmediği, inkar edildiği düşünüldüğünde işçilerin kendiliğinden örgütlenmelerinin neden düşük olduğu ortaya çıkar. (Konuyu bir sonraki bölümde tartışacağız.)
Bu metin, kitapta anlatılan dokuz vakadan temelde sadece iki tanesini ele alır. Birincisi Hindistan, Pune bölgesinde 1993 yılında resmen kurulan çöp toplama işçileri sendikası, KKPKP’dir. (Kagad Kach Patra Kashtakari Panchayat) KKPKP’nin şimdi Pune ve çevresinde çöp toplayan 6000 üyesi vardır. Belediye’nin bu çöp toplayıcılarını tanıması ve kaynaklar aktarmasına hizmet etmiştir. Çöp toplayıcılarına çevre koruma sertifikaları verilmesi ve kent hizmet çalışanları bünyesine alınmalarını sağlamıştır. 2005 yılından beri Hindistan Çöp Toplayıcıları Ulusal İttifakı sekreterliği yapar. Bunlarla birlikte çalışan ama kurumsallaşmamış, ülkenin çeşitli alanlarında katı atık düzenlemesi yapan 35 üye örgüt ağı bulunur. KKPKP ayrıca uluslararası ve ulusal hareketlerle adaletsizliğe ve sömürüye karşı ittifak içindedir ve çevre koruma sorunları ile uğraşır. (2)
Bu makalede yer alan ikinci örgütlenme Tayland’daki MAP Vakfı’dır. MAP 1996’da Burma/Myanmar’dan gelen göçmenlerin haklarını geliştirmek için kurulmuş Tayland Sivil Toplum Kurumudur. MAP ülke sınırları içinde yaygın olarak göçmen erkek, kadın ve çocuklarla çalışır ve kadınlar için özel programı vardır ve biz bu metinde buna odaklanacağız.
Tayland’daki Burmalı 2 milyon göçmenin yaklaşık yarısı kadındır ve balıkçılık ve madencilik dışında hemen hemen her sektörde çalışırlar. Bu kadınlar çeşitli baskı ve zulüm biçimlerinin kesiştiği noktaların odağındadır: kadın, göçmen, enformel işçi ve ülkelerinde katledilen etnik azınlık. (3)
Ortak Bir Kimliğin İnşası
Örgütlerin sürekliliği ve kolektif eylemlerinin etkinliği için üyelerin bir kimlik ve çıkar duygusu taşıması önemlidir. Kadınlar kendilerini bir işçi olarak görmeye yabancıdırlar. Dağınık bir coğrafya, sosyal olarak yalnızlık ve sık sık enformel işlerde çalışma koşulları bir kimlik benimsenmesini neredeyse olanaksızlaştırır: Hemen hemen her seferinde yeniden bir kimlik edinilmelidir. Kadınlar emeklerine aileyi geçindirme ya da yaşamlarını sürdürme gereği olarak, yani kaybetme kavramı ile bakıyorlar. Kendi emek pazarları ve ev içi emekleri arasında ya da işçi, anne, eş ve toplumun bir üyesi olarak açık seçik bir ayrım yapmıyorlar. Dahası genellikle emeklerinin değer taşımadığı yaygın toplumsal kanıya inanıyorlar.
Örgütler üyeleri arasında ortak bir kimlik duygusu kurmak için çeşitli tanımlamalar ve işler yapıyorlar. Ancak oluşturulacak bir kimlik üstüne talepler yükselecektir. Kadınların emeğe dayalı bir kimlik benimsemelerinin yavaş ilerlemesinin temelinde ev içi sorumlulukları düşünme bakışı ile yetiştirilmiş olmaları yatıyor. Böylece ücretli emeğin kendisi bile bu sorumlulukları yerine getirmek olarak görülüyor. Birçok örgüt değerli bir kimlik inşası için bu emeğin statüsünü yükseltmek ya da üstündeki lekeyi kaldırmakla uğraşıyor. Çöp toplayıcıları, seks işçileri ve ev işçileri işçiler için bu sorun özellikle belirgindir.
İnsan gibi hakları olan bir birey olarak görülme mücadelesi bazı açılardan bir işçi olarak işçi haklarına sahip olmaktan daha acildir ya da onun ilk adımıdır.
Katı atık toplayıcıları ve seks işçilerinin yaptıkları iş üzerinde sürekli utanmaz bir leke durur oysa ev emekçilerinin sosyal dışlanmaları iki kaynaktan beslenir. Karşılığı alınsın alınmasın bu emeğin genel olarak görünmemesi ve ev içi emeğe düşük değer biçilmesi bunlardan biridir. Bu emeğinin kadın kimliği ve kaderinin doğal bir parçası olarak görmekle yetişmiş kadınların başka bir kadının evinde ev içi rol almaları genellikle geçici bir iş olarak algılanır. Bu onun temel kimliği değildir. Aşırı yoksulluğun yaşandığı feodal toplumlarda kölelik ilişkisi aile içinde işveren-işçi ilişkisi doğurur. Kölecilik geçmişi olan diğer toplumlarda, kadınların kendi yaşamlarını, işlerini ve kaderlerini algılama biçimi olarak eşitsizlik ve ırkçı normları içselleştirmeleri, emekçi kimliklerine sahip çıkıp örgütlenmeye uzak durmalarına yol açar.
Aileye bakma sorumluluğunu yerine getirme kadınlara genellikle sosyal bir değer kazandırdığı için ekonomik hayata tercih edip emekçi kimliğinden kaçmalarına yol açar ve ayrıca ne iş yaparsa yapsın ‘çalışan kadınlara’ sosyal alanda ahlaki şüphe ile bakılması da önemlidir.
Ortak çıkarlar etrafında kadınların bir araya gelmesi uzun süreçli bir çalışma ister. Bazı örgütlerin kadınları, emekçi olarak çıkarlarına öncelik vermelerinin gerçekte bu risklerden uzak büyük kazanımlar sağlayacağına ikna etmesi gerekir.
Kadınların emekçi olarak statüsünü resmileştirmenin bedeli ne olacaktır? Bazı enformel unsurlar kadınlara uyabilir: Emek düzenlemelerinde bir miktar esneklik: Örneğin belirlenen günlerin dışında işe gitmeme ya da ek olarak işverenden ikinci el giysiler, bahşişler almak kadına uyar. Patronluğa dayalı işçi-işveren ilişkilerinde bu vardır.
Örgütler kadınların kendi çıkarlarını emekçi olarak görmelerini bekleyip örneğin göçmenlik çıkarları gibi başka çıkarlar etrafında örgütlenebileceklerini bekleyemez. Daha önce anlattığımız MAP deneyi (K 2013) buna örnektir. MAP Tayland’a çalışmaya gelen Burmalı göçmen kadın ve erkeklerin çeşitli kimliklerle çalışmaları gerektiğini ortaya çıkardı. Onların işçi olarak kimlikleri açık bir örgütlenme ilkesi yaratmadı çünkü göçmenlerin yaptıkları iş Tayland’a geçtikleri ülke sınırına bağlı bir rastlantı işidir. Onların kimlikleri mesleklerine göre değil ‘elbise dikim işçileri’ ya da ‘balık işleme işçileri’ olarak belirlenir. Bu nedenle MAP çeşitli, örneğin kadınlara daha yakın olan etnik kimliklerle çalışmaya başladı.
MAP Vakfı, Burmalı kadın göçmenlere, toplumsal cinsiyet konularında çalışmak için sağladıkları paradan en iyi nasıl yararlanılabileceğini danıştıklarında, kadınlar ilk önce farklı etnik kimlikler etrafında bir araya gelmeyi seçtiler. Yani Tayland’da Burmalı vatandaş olarak onları birbirlerinden ayıran değil göçmen olarak birleştiren şeyleri anlamayı seçtiler. Göçmen kadınların örgütlenmeye istekli oldukları ilk sorunlardan biri göçmen ve kadınlar olarak yaşadıkları şiddet olarak ortaya çıktı.
‘Soft Power’ Kaynakları: Kültür, Tartışma ve Bilgi
Önemli diğer bir araştırma alanı da sermaye gücüne karşı koymada kadınların örgütler tarafından hangi kaynaklarla desteklenebileceğinin araştırılmasıdır. Enformel alanda çalışan yoksul kadınların haklarını genişletme ve destekleme alanında çalışan çoğu örgütler; üyelerinin ‘manevra alanını’ genişletmek, emeklerinin görünürlüğünü artırmak ve karşılığını daha adil almalarını sağlayarak yaşamlarını daha güvenlikli hale getirerek üyelerinin yapısal sorunlarını değiştirmekle ilgileniyorlar.
Sendikal hareketlerin geleneksel daha çatışmalı taktikleri yerine, kadınlarla çalışan bu örgütler genellikle kültür, tartışma, bilgi ve iletişim gibi ‘soft power’ kaynakları yoluyla hedeflerine ulaşmayı amaçlarlar. Örgütler anlatmak istediklerini bildik kültürel sembolleri koreografikleştirerek yapma becerisi kazanmışlardır. Örneğin, Karnataka ev işçileri, Virshwa puja da ‘süpürge ayini’ düzenlediler. Oysa geleneklerinde bu ayinlerde erkeklerin yaptığı araba gibi araçlara dua edilirdi. Süpürgeler eskiden kalma inançla ‘kirli’ olarak kabul edildiğinden özellikle bu eylem provokatif bulundu. (Menon 2013)
Örgütsel hedeflere ulaşmak için kültür politikası ile birlikte, iş ve işçilerin nasıl göründüğünü anlatmak için sembolik nesneler ve olaylar sıkça kullanılır. Hindistan’ın Pune bölgesinde KKPKP örgütü (Narayan ve Chikarmane 2013) çöp toplayıcıların emeğinin değerini anlatırken var olan inanç ve davranışlara karşı çıkıp geleneklere meydan okumak için Rakhi Bandana’nın ayinini değiştirdi. Bu ayinde kızlar erkek kardeşlerinin bileğine iplikten bilezik bağlayarak onların çöp toplayıcılığını sembolleştirirler. Pune’de belediye binasının etrafı dev bir ‘rakhi’ (kravat) ile sarılarak çevre temizliği yapan çöp toplayıcılarının belediye işlerine ne kadar çok karşılığı ödenmeyen iş yaptıkları vurgulanmaya çalışıldı. KKPKP açısından olay, çöp toplayıcıların pislik içinde dolaşan insanlar olduğu yönünde kamuoyu ve bizzat çöp toplayıcılarının kendi algılarını değiştirmek için önemliydi. Çevreyi koruma, ekonomik ve profesyonel konularda çeşitli toplantılar düzenleyerek üyelerinin çöp toplama ve sonra onları geri dönüşüm alanına satma ticari işlemlerinin ne kadar değerli bir hizmet olduğuna dikkat çekildi. Ayrıca onların yöntemleri diğer alternatiflerden daha verimliydi.
KKPKP’nin eylemleriyle zamanla çöp toplayıcılığının aslında yeni atık toplama ekonomisine profesyonel bir hizmet modeli olduğu fikri çöp toplayıcılarının kafasına bile yerleşti.
KKPKP çevreyle ilgili tartışmaların örgütü hem yeniden yönlendirme hem de şekillendirmeye yardımcı olduğu sonucunu çıkardı. KKPKP üyelerine göre çöp toplayıcılarına çevre yöneticileri, yeniden dönüştürücüler ve çöplerin yeniden kullanılmasına hizmet edenler olarak bakılması değişen ekonomide yeni çalışma alanları geliştirmelerini sağladı. Oysa şimdiye kadar ‘yeşil’ ekonomi lafları ile yeni özel sektör girişimcileri tarafından bir kenara itiliyorlardı. Onlar Temiz Kalkınma Mekanizması (CDM) söylevleri ile yeni yakım tesisleri kurarak çöp toplayıcılarına karşı mücadele ediyorlardı.
Örgütler ayrıca enformel sektörlerde çalışan kadınları sermaye güçlerine karşı desteklemek, bilgi toplamak ve kendi üyelerini eğitip değiştirmeyi savunurlar. Birtakım örgütler, üyelerini eğitmenin aracını bilgiyi özümsetip yaygınlaştırmada görürler.
Bu makalede ele alınan kitabın mercek altına aldığı örgütlerin çoğu, bölgelerindeki insanların eğitim ve farkındalığının artırılmasına büyük önem verirler.
Bir sendika müfettişi olan Ben Selwyn kadın emekçilerin sendikayı talepleri doğrultusunda yönlendirme yeteneğinden etkilendiğini söyler: “Eğer iyi bilgilendirilirseniz hak mücadelesini daha iyi savunursunuz.” diyor. (Selwyn 2013 s:65, yazar Kuzey Doğu Brezilya’da bir sendika ve kadınlar üzerine çalışma yapar.)
Hak talepleri bu bilgiler ışığında savunulur ve desteklenir. Örneğin, KKPKP çöp toplayıcılarının yerel ekonomiye katkısını başta basit verileri toplayarak hesapladı. Daha sonra da ILO yardımı ile daha resmi sonuçlar çıkardı. (Chikarmane et al. 2001) Böylece izole ve dağınık işçileri örgütleme çabalarına başka yöntemler ekledi. Örneğin, MAP Tayland’da, göçmen ev işçilerine ulaşmak için çeşitli yöntemler denedi. Bunlar çoğunlukla tam gün çalışan, düzenli tatil günleri hakkına sahip olmadıklarından iletişim kurulması zor işçilerdi. Ev işçilerinin gidebileceği festival yerlerinde irtibat noktaları, örgüte ulaşılabilecek bir telefon hattı kurdu ve bir posta adresi oluşturdu ama sonunda yerel radyoda bir telefon programı yapmanın en etkili yol olduğunu gördü.
Gündelik Hayat Pratikleri
Enformel geçim kaynaklarının güvencesizliği, elde edilen kazancın düşüklüğü ve sürekli hayatta kalabilme mücadelesi verme zorunun yarattığı endişe göz önüne alındığında, örgütlerin işçilerin günlük yaşam kaygılarıyla alakalı olduklarını ispatlaması çok önemlidir. Örgütlerin kullandığı stratejilerin birçoğu pratik kazanımlar elde etmeyi amaçlamaktadır. KKPKP’nin çöp toplayıcılarının çevreye değerli bir hizmet sağladığı tezi belediye yönetimini bu konuda düşünmeye ve politikalar yapmaya yönlendirdi.
Üyelerinin bağlılığını sürdürmek için örgütler onlara daha acil ve görünür geri dönüşler kazandıracak pratik destek sağlamalıdır ve böylece üyelerine daha uzun dönemli hedefler uğruna bir soluklanma alanı yaratılabilir. KKPKP elde edilen kazançları üyeleri tarafından paylaşılan bir dizi kooperatif hurda dükkanları, üyelerinin tasarruflarına bakan ve kredi sağlayan kredi kooperatifi kurdu. Ayrıca rehine olarak bıraktıkları mücevherlerine tefecilerden daha fazla faiz veren ‘altın-kredi programı’ oluşturarak üyelerine hizmet verdi.
Kadınların para karşılığı yaptıkları iş ile ailelerini ayakta tutabilmek için yapmak zorunda oldukları çeşitli ev işleri arasında açık seçik bir sınır olmadığı için onlara sunulan pratik destek anne, eş ve toplum üyesi olarak kimliklerini de içinden çıkmaları zor bir duruma getirir. Örgütler ancak bu cephelerden bir tanesinde kendilerine yer bulabilirler. Geçim kaynakları toprak, su ve ormana bağlı olan ayrıca ortak bir çalışma alanı olmayan kırsal kesimdeki kadınları bir araya getirebilecek şey ya çocuk bakımı ya içecek su ya da ev içi şiddet olabilir. Dahası kendilerini özellikle bir emekçi olarak görmeyen kadınlar, sadece anne ve ev işlerine ait sorunlara değer verenlerin üyesi olduğu guruplara sadakat gösterir ve onlardan motive olurlar. MAP Vakfı olayında onları bir gurup olarak bir araya getiren en başta göçmen kadın olarak yaşadıkları şiddet oldu ve ancak çok daha sonraları emekçi hakları etrafında örgütlenmeye başladılar.
İşçi Yasalarına İşlerlik Kazandırma
Enformel çalışanların örgütlenmesinde yasaların önemli bir kaynak olduğu kanıtlandı çünkü devletin kendilerine tanıdığı hakları almak için devlet gücünü kullanabilmelerine izin verir. Bu kitapta örneklenen birçok örgüt kadın, emekçi ve vatandaş olarak üyelerinin yasal haklarının neler olduğunu onlara anlatmanın ne kadar önemli olduğu vurgulanır. MAP Vakfı işçi sağlığı konusunu göçmen işçilere ulaşmak için ilk adım olarak kabul etti ama daha sonra işçi haklarını da eğitim kapsamına aldı. Kadınlar Tayland’daki göçmen işçilerin Tayland yasalarını kullanarak nasıl haklarını koruyabilecekleri öğrenmek istediler. Ülke içinde göçmen işçilere destek verecek bir hukukçu ekibi oluşturuldu.
Bu strateji ilk olarak Taylandlı iki çiftçinin iki göçmen kadına tecavüz etmesi ile sınandı. MAP mücadelesi sırasında çeşitli direnç ve zorluklarla karşılaştı. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR) yerel bürosu iş birliğine yanaşmadı. (Pollock 2013) Bu engellere rağmen tecavüzcülerin mahkum edilmesi başarıldı ve sonra bu deneyden kalkarak kadınlara karşı cinsel şiddette adaleti sağlamak için kadınlara nasıl yardımcı olunabileceği konusunda bir dizi yöntem geliştirmesine yaradı.
Bu MAP deneyinden ortaya çıkan diğer önemli bulgu; işçiler, yasalar ve işçi olarak yasal hakları konusunda bilgilendirildiklerinde onların grevi bir yasal hak olarak kullanma isteklerinin düştüğüdür. Eskiden yasal başvurular genellikle hem zaman alıcı olduğundan hem de bir sonuç vermediğinden MAP üyelerine sırf emek yasaları değil aynı zamanda hakem aracılık yasal mekanizmasını da öğretmeye başladı. Bir örgü fabrikasında çalışan bir gurup kadın işçi greve gitmek yerine bu mekanizmaları kullanmayı seçti. Tüm taleplerini elde edemeseler bile kısmi başarı düşündürücüydü: “Göçmen işçiler de mahkemeye gidebilirler, göçmen işçiler de alınan kararlarda direnir ve seslerini duyururlar. Mahkemeler göçmenleri dinlemek zorundadır, işverenler de yasal bir süreç geçirmek zorundadır.” (Pollock 2013, 266)
KKPKP, Hint belediye hükümetlerinin çöp toplayıcılarını sağlık sigortası kapsamına almalarının ve kent genelinde hurda ayrıştırılmasına alanlar tahsis etmelerinin anayasal sorumlulukları olduğu gerçeğini başarı ile kullandı. Böylece yasa bilgilerini, örgütün sayısal gücü ve kararlılığını, bilinen sendikal protesto araçlarını ve daha az tanıdık ‘kültürel bilgilerle’ birleştirebildi. Ayrıca, 2008 Örgütsüz Sektör İşçileri Sosyal Güvenlik Yasası’nın sosyal güvenlik önlemlerine çöp toplayıcıların dahil edilmesi üzerine bazı çöp çalışanları ağını harekete geçirebildiler. Aynı zamanda örgüt liderliği çaba ve enerjilerini haklı çıkaracak elle dokunulur bir sonuç alarak çöp toplayıcılarının yaşam koşullarında somut başarılar elde etmek zorunda olduklarının bilinceydiler.
Politikaya ve Süreçlerine Katılmak
Yasal haklara odaklanma ve işçilere kimlikleri kazandırması kadar vatandaşlık çalışmaları birçok örgütün çeşitli biçimlerde politika ve süreçleriyle daha yakından ilgilenmesine yol açması hiç de şaşırtıcı değildir. Doğrudan bir işçi işveren ilişkisi olmadığı için KKPKP enformel işçi haklarında sorumluluk almak için hükümete odaklanma yolunu seçti. Atık sorununu çözmenin belediye hükümetinin anayasal sorumluğu altında olması işi kolaylaştırmıştır. Çöp toplayıcılarının kent ekonomisine kattıkları emeğin ölçümünde örgütün yaptığı çalışmalar üyelerinin bazı haklar elde etmesine yaradı. Örneğin devlet Çöp Toplayıcılar Sendikası kimlik kartını tanıdı, çöp toplama yetkisi elde ettiler, sağlık sigortası kapsamına alındılar ve harcamalarının belediye tarafından ödenmesi gibi haklar elde ettiler.
Eşitsizliklerle Mücadele
İşçiler arasındaki bölünmeler: kast, ırk, cinsiyet ve yasallık
Cinsiyet eşitsizliği sebebiyle işçileri bölünmesi elbette kadınların belli başlı sendikalar içinde temsilinin zayıflığı ve başka tür kadın örgütlenmelerinin ortaya çıkmasının da ana sebeplerindendir. Bu eşitsizlikler ortadan kalkmadığından kadın ve erkeklerin kadın işçilerin mücadelesi konusunda birlikte davranmalarını etkilemeyi sürdürüyor. Örneğin erkekler kadınların cinsiyet eşitsizliği konusundaki mücadelelerine, eğer bu mücadele erkeğin ev içi ve dışındaki çıkarlarını tehdit ediyorsa destek vermiyorlar.
Elbette cins eşitsizliği işçilerin kimlik ve çıkarlarını farklılaştıran tek şey değildir. Kadın işçiler arasında ortak kimlikler ve ortak çıkarlar kurmaya çalışan örgütler, işçileri birbirinden ayıran çeşitli hiyerarşik zorluklarla baş etmek zorundadırlar. Bazı durumlarda ayrılık işin örgütlenme biçimindeki farklılıklardan kaynaklanır. Pune de örneğin çöp toplama sektöründe farklı sosyal ve maddi anlamlar taşıyan farklı iş bölümleri vardır: Erkek gezgin toplayıcılar tekerlekli tezgahla dolaşırken çoğu gezgin kadın toplayıcılar sepetle dolaşırlar. En kötü olanları ki bunların çoğu kadınlardan oluşur damperli kamyonlarla boşaltılmış çöp alanlarından değerli bir şeyler bulmaya çalışırlar. Çeşitli kutu toplayanlar biraz daha iyi durumdadırlar ve bazı kutular konusunda kabul edilmiş hakları vardır.
Yerli ve göçmen işçiler arasındaki eşitsizlikler bir anlamda bölücü bir faktör yaratır. MAP Tayland’da Burma göçmenleri arasında bu konuyla uğraşır. Göçmenlerin ‘yabancı’ ya da belirli sınır ötesi politik kimliklerine göre ayrıştırılması sorununa dikkatle eğilir ve karşı durur. MAP’in Kadın Değiş Tokuş programları etnik kimlikli kadınlar arasında köprüler kurmaktır. Bu konuda Tayland örgütleri ile ortak çalışmalar yaparak göçmen işçilerin profilini yükseltmeye, onların işçi olarak yaptığı katkıların algılanmasını sağlamaya ve var olan Tayland işçi sendikalarıyla bağlar kurmalarını yüreklendirmeye çalışılır.
KKPKP yıllarca Pune’e gelen ‘eski’ ve ‘yeni’ göçmenler arasında gerilimler yaşadı. Bir noktaya kadar çoğu çöp toplayıcılar göçmenlerden oluşuyordu ama KKPKP’nin başlangıçta uğraştığı kesim onlarca yıl önce bölgeye gelmiş ‘eski’ göçmenlerdi. Örgüt üyeleri arasında yeni gelenlere düşmanlık 2000 Gujurat depreminden sonra devreye giren diğer devletlerin baskısı ile değişmeye ve sorun üyeliğin yasallığı, üyelik aidatları ve üye olma süreleri konularına dönüştü.
Örgütler ayrıca üye kadınlar arasındaki sınıf farklılığı ile de uğraşmak zorunda kaldılar. Baştan beri KKPKP içinde olup çöp toplayıcısı olmayan aktivistler bilinçli olarak liderliği bölen bir kültür oluşturmaya çalıştılar. Yönetim Kurulu ve sayıları kabarık çöp toplayıcıları Temsilciler Konseyi üyeleri arasında birbirini etkileyen yapısal bir değişiklik yapmaya çalıştılar.
Yine de bu durum daha görünür olduğu kadar örgütsel odaklı tanınmış ‘örgüt ikonu’ güçlü lider ihtiyacı ile ‘gücün merkezileşmesini’ önleme arasındaki gerilimleri ortaya çıkardı.
Küresel ve yerel
Teoride, kadın işçi hakları ile uğraşan küresel ağlar ve yerel örgütler arasında birbirlerini karşılıklı güçlendiren bir iletişim olması gerekir. Daha görünür ve küresel olan örgüt ve ağların birbirlerinin kaynaklarını ve yerel aktörlerin bilgilerini hem harekete geçirme hem de gerçek deneylerin küresel düzeyde savunulmasını nihai olarak haklı zemine taşıma hizmeti yapması gerekir. Ancak gerçeklik daha karmaşık ve zaman zaman çelişkilidir.
Yararlı olduğuna inanılsa bile yerel hareketlerin küresel sürece aktif katkıda bulunabilecek hem insan hem de zaman ayırmaları pratik ve günlük işlerin akışı içinde zordur. Karşılıklı ilişkinin yararına inanılsa bile sonuçta politikacıların düşüncelerini değiştirmek ya da bürokratlarda duyarlılık yaratmak, ulusal politikayı uluslararası anlaşmalar seviyesine taşımak ve bunları ulusal süreçte kullanmak vs. gibi konular da ‘politika’ düzeyinde kalır. Ancak politika önemli olsa bile denklemin sadece bir parçasıdır.
Yereldeki çalışmalarının büyük bir kısmı, bireylerin ve toplumun ataerkil zihniyetlerini değiştirmeye, kadınların kendilerini geliştirmesine, çocukların ‘sürdürebilirlik kapasitesi’ (4) denklemine duyarlılık geliştirilmesine yardımcı olmaya yöneliktir. Bu çabaların hedefi hükümet veya politika yapanlar değil. Kamuda savunu yapmak insanların evlerindeki davranışlarını değiştirmeye hizmet etmez (sık sık denenmeye çalışılsa bile!). Az ya da hiç ücret almadan yoksul, izole ve uzak bölgelerde çalışan kadınların yüzyıllardır süren kast ya da çarpık cinsel bakışlara karşı uzun soluklu ve yoğun desteğe ihtiyaçları vardır. Ancak yereldeki ve düzen için stratejiler elle tutulur sonuç vereceğinden küresel işçi hakları sorununa bağlı olmak ya çok az kazanç getirir ya da hiçbir kazanç getirmez. Ama küresel bir söylem elbette yerelde bu tür eylemlere ilham verebilir.
KKPKP’nin Küresel Atık Toplama İttifakı ile bağları onlara daha geniş bir alanda çöp toplayıcıları konusu ve sürecinde hem bilgi hem destek hem de dayanışma sağladı. Yine de böylesi ittifaklardan beklentilerde temkinlidirler çünkü asıl kazanımlar gene de yerel düzeydeki görünürlükten sağlanmaktadır. Bu nedenle yerel ve ulusal hükümetlere yapılacak baskılar gene yerel eylemlerden elde edilir. Aynı zamanda, diğer ülkelerle karşılaştırıldığında Hindistan’daki atıkların niteliği ve değerindeki farklar örgütün küresel seviyede çöp toplayıcı örgütleriyle nasıl bir ilişki kuracağını oldukça etkiler.
Bu nedenle birçok örgütün odağı genelde asıl olarak yereldir. Finans ve insan kaynakları kısıtlı küçük örgütler için bu bilinçli bir tercih anlamına gelir. Uluslararası savunuculuk zaman alıcı ve yerel eylemlerden uzaklaşmayı getirebilir. Bazı diğer örgütler için ise sorunların küresel seviyede nasıl ele alınıp ve anlaşıldığı, aynı sorunun yerelde evrimleşmesine gerçekte darbe vurabileceğinin farkında olarak yapılan bilinçli bir tercihtir.
Diğer bazı örgütler için uluslararası bağlar ve ittifaklar zaman zaman sorunların daha geniş olarak ele alınmasına önemli katkılar sağlayabilecek daha geniş bir dayanışma deneyidir. MAP Tayland’daki Kadın Değiş Tokuş Projesi’ndeki Burmalı kadınlar, Lanna Aktion’ın Burmalı kadınlar için düzenlediği Panty Power (külotun gücü, çevirmen notu) kampanyasına katılarak kendilerine yeni güven kazandılar. Kampanyada Burma demokrasi mücadelesine kadınların sembolik mesajı olarak, kadınlara Burma elçiliklerine külotlarını postalayarak erkekleri aşağılamaları çağrısı yapıldı.
Sonuç Düşünceleri
Çalışan yoksulların en dezavantajlı kesimlerinin toplumsal konumlarını düzeltmek isteyen örgütlerin çabaları bir takım yeni açılımlar vermek kadar enformel ekonomide çalışan kadınların en büyük sorunları olan gelir dağılımı, tanınma ve temsil edilme konularındaki adaletsizliklerle uğraşmak isteyenler için yeni ufuklar açıyor. Temel sendikaların bu işçilerin çıkarlarını temsil etme başarısızlıkları, sırf erkeklerin üye ve liderlikte sayıca ağırlıklı olmasında yatmaz. Aynı zamanda örgüt stratejilerini şekillendiren ve geliştiren patriarkal çıkarlar tarafından da etkilenmektedir. Bu sonuç bölümünde tartışmalarımızdan üç kapsamlı sonuç çıkarıyoruz.
İncelememiz, en başta yerelden bir sorunla uğraşmanın yerelde başlatmanın önemli olduğu sonucunu çıkarır. Tüm dünyada sendikalar işçilerini ortak ekonomik taleple yani yeniden dağıtım politikası başlığı altında temsil etmeye çalışırlar. Kitaptaki bölümlerden (Kabeer et al 2013) anlaşılıyor ki çalışan kadınları örgütlemede yeniden dağıtım politikaları kadar kadınların tanınmasını da kapsaması gerekiyor. Bu işçiler açısından yeniden dağıtım politikaları başta ücretler, çalışma koşulları ve sosyal güvenlik gibi standart sendika kaygıları ile kesişir.
Öte yandan tanınma politikaları sendikaların geleneksel olarak ele aldığı konulardan çok daha geniş bir dizi sorunu kapsar. En dışlanmış işçiler açısından (çöp toplayıcılar, ev işçileri, seks işçileri, göçmenler) sorun günlük emek kaygısından daha çok saygı ile ilgilidir. Kadın işçiler için sorun onların özel durum ve statüleri ve çalıştığı işin koşulları, kurumları ve günlük yaşamlarında katlanmak zorunda oldukları faaliyetlerdir. Özellikle cins eşitsizliği konularında bir bölgeden diğerinde büyük farklılıklar olabileceği için kadınların örgütlenme süreci, gurupların oluşması, kullandıkları stratejiler, öne çıkardıkları konular hepsi ağırlıklı olarak yerel boyutludur ve en iyi yerel içerikte anlaşılabilir. Bu nedenle sektörel sendikalardan farklı olarak, enformel ekonomide kadın işçilerin seslerinin temsili coğrafi odaklı olma eğilimindedir ve yerelden gelişir. Ancak ondan sonra federal düzeye çıkabilir ve ulusal hatta küresel bir varlık gösterebilir ama yerel tabanı anlamak çok önemlidir.
İkincisi, önceden belirlenmiş gündem yerine yerel konularla ilgilenme isteği, örgütlenme sürecinin daha standartlaştırılmış çalışma biçimlerinden daha yavaş ilerlemesi demektir. Ulaşılması güç enformel ekonomideki kadın guruplarının örgütlenme sürecinde çok sayıda ve çeşitli unsur vardır ve bunların standartlaştırılmış biçimlere uymadığını görüyoruz. Bu kadınların yaptığı işin değerinin genel olarak toplum ve kadınların kendilerinin görmesini sağlamak, ekonomi içinde dağınık alanlarda çalışmalarına ve sosyal hiyerarşiye rağmen örgütlemek, sadakatlerini korumak, ortak kimlikler ve çıkarlar inşa etmek ve kolektif bir güç olmalarına sağlamak ayrıca üyelerin örgütlenmesini ve değişimini daha ileri götürebilmek için üyelerine küçük büyük birtakım kazançlar verebilecek zaferler kazanmak zaman alıcıdır. Yerel düzeyde ve yerel konular etrafında çalışan örgütler hız ve üye sayısı açısından ele alındığında hükümetler, bağış kurumları, sendikalar ve STÖ gibi dış kurumların baskısı altında doğanlardan genel olarak farklıdırlar. Bu, dış olanaklara ihtiyaç duyulmadığı anlamına gelmez: Sözünü ettiğimiz koşullarda bir değişiklik için örgütlenme genellikle değişiklik isteğini tanıtmak ve beslemek için dış katalizörlere gerek vardır. Ancak guruplar kendi hızları ve gündemleri etrafında evrimleşeceklerdir.
Üçüncüsü, stratejiler zamanla gelişir ve evrimleşir. Kadınların konumunun en stratejik yönlerini ele almak için yapılan çabalardaki ‘uzun geribildirim döngüsü’ ilk etapta kadınları hemen bir araya getirmesi olasılığı zayıftır. Fakat kadınlar günlük yaşamlarının daha pratik endişeleri etrafında bir araya geldikçe kolektiflikleri ve kimlikleri güçlenir ve daha politik konulara sıçrama istekleri artar. Bu nedenle, ilk stratejileri daha yumuşak, zayıf mücadele yöntem ve araçlarıyla daha az çatışmacı olabilirler. Ancak, zamanla gurupların öz güveni arttıkça daha iddialı, açıktan çatışmaya girme isteği, haklarını ellerinden alan güçlere karşı yasal eyleme geçme, politik süreci ve etkileyecek örgütsel nüfusu kullanma ve kendilerini vatandaş olarak dayatma istekleri artmaktadır.
Son olarak, yerel ve küresel arasındaki bölünmenin doğurduğu gerilim ve kazançlara değinmiştik. Bu gerçeklik çalışan yoksulların özellikle savunmasız kesimleriyle uğraşan bazı örgülerin yaklaşımına dikkatli yaklaşmayı gerektirir. Uluslararası kurumların işin içine girişinin zamanlaması doğru olursa, küresel ittifaklar ve uluslararası görünürlük bu örgütlerin uğraştıkları kadınların yaşamlarında elle tutulur değişiklikler getirilmesine hizmet eder. Ancak, uluslararası toplumsal hareketler, yerel düzeyde doğrudan yaşananlarla ve konularıyla her zaman uyumlu veya daha iyi olmayabilir. Yerelde pazarlıkların şartları ve alanları konusunda daha zeki ve kıvrak yaklaşımlar gerekebilir. Öte yandan, uluslararası toplumsal hareketler ve ittifaklarda bu tür yerel örgütlerle bağlarından epey kazandılar ve eğer kimliklerin tanınması, yeniden dağıtım ve temsille ilgili konuları ciddiye alacak olurlarsa bu örgütlerle çalışmaktan daha da kazanacaklardır. Ancak küresel hareketlerin perspektiflerini derinleştirip, çözüm yolları konusunda bilgilendirecek, sonuçta onların temsiliyet ve taleplerinin geçerliliğini arttırıp güçlendirecek olan da dünya çalışan yoksul kesimlerinin epey büyük bir bölümünün yaşadığı sorunları temsil eden ve dile getiren yerel örgütlerdir.
Çeviren: Ayşe Tansever
Naila Kabeer et al.
Naila Kabeer halen İngiltere’de Londra Üniversitesi Doğu ve Afrika Çalışmaları Okulu (SOAS) Kalkınma Çalışmaları bölümünde profesördür. 2013 Ekim ayından itibaren Londra Ekonomi Üniversitesi’nde Cinsiyet Enstitüsü’nde profesörlük görevi üstlenmiştir. Posta adresi: Gender Institute, LSE, Houghton Street, London WC2A 2AE, UK. Email: [email protected]
Kirsty Milward, Hindistan, Batı Bengal, Suchana Uttor Chandipur Topluluk Derneği’ni kurdu ve eş başkanlığını yaptı. Ayrıca toplumsal cinsiyet ve kırsal kalkınma konusunda uzmanlaşmış serbest meslek müşaviridir. Posta adresi: Uttor Phalguni PO and Village: Khanjanpur Via Sriniketan Birbhum, West Bengal 731 236, India. Email: [email protected]
Ratna Sudarshan, halen Yeni Delhi, Sosyal Araştırmalar Enstitüsü’nde danışman olarak görev yapıyor. 2003-2011 yılları arasında da aynı okulda yöneticiydi. Posta adresi: B 162 Yojana Vihar, Delhi 110092, India. Email: [email protected]
Notlar
1) Geleneksel sendikalarda kadın işçi üyeliğinin erkeklerinkinden çok düşük olmasının birkaç nedeni vardır. İşgücü piyasası cinsiyete dayalıdır ve geleneksel olarak sendikaların odağı, erkeklerin ağırlıklı olarak çalıştığı sanayi kesimlerindeki kayıtlı işçilerdir. Ayrıca çalışan kadınlar enformel ekonomide orantısız olarak yoğunlaşmıştır ve sendikal faaliyet genellikle resmi sektörde yapılır. Bazen de devlet düzenlemeleri üye olma olanağını ve enformel ekonomide toplu sözleşme anlaşmalarını engeller. Enformel işlerde yasal koruma sosyal güvence olmadığı için bu alanlarda örgütlü bir protesto çok riskli eylemdir.
2) Narayan ve Chikarmane’de (2013) KKPKP deneyimi daha ayrıntılı olarak anlatılır.
3) Pollock’da (2013) MAP Vakfı deneyimi, daha ayrıntılı olarak anlatılır. MAP çalışmalarını anlatan metin küresel ekonomik krizin MAP’ın desteklediği kadın işçiler üzerindeki etkisini inceler ve Gender ve Development’ta yayınlanmıştır. (Pollock and Aung 2010)
4) ‘Sürdürülebilirlik kapasitesi’ sürdürülebilir bir yaşam için var olan doğal kaynaklar ile o bölgedeki insan nüfusu arasında bir denge gerektiği anlamına gelir. Bu nedenle, kırsal eko-sistemde ormanlar, hayvan sürüleri, tarım ürünleri ve insanlar arasında birbirine bağımlılık vardır. Bunlar yaşam sistemine hem katkıda bulunur hem de bu sistemden bir şey alır. Bu karşılıklı uyum eğer bozulursa tüm eko sistemi sürdürülemez. Sistemin kendini koruma sınırına sürdürülebilir kapasite denir. Sürdürülebilir kapasite sabit değildir. Örneğin teknolojik değişimlerle farklılaşır.
Referanslar
*Chikarmane, P., M. Deshpande ve L. Narayan (2001), ‘Report of Scrap Collectors, Scrap Traders and Recycling Enterprises in Pune City’, Geneva: International Labour Organization (‘Pune’daki Hurda Toplayıcılar, Hurda Tüccarları ve Geri Dönüşüm Kuruluşları Raporu’, Cenevre: Uluslararası Çalışma Örgütü)
*Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) (2004) ‘‘Organising for Social Justice (Uluslararası Sosyal Çalışma Konferansı için hazırlanan ‘Sosyal Adalet İçin Örgütlenme’ metni) International Labour Conference 92nd Session, Geneva, 1 17 June
*Kabeer, Naila, Ratna Sudarshan ve Kristi Milward (ed.) (2103) Organizing Women Workers in the Informal Economy: Beyond the Weapons of the Weak (Enformel Ekonomideki Kadın İşçiler Örgütleme: Zayıfın silahları ötesinde) London: Zed Books
*Menon, Geeta (2013) Economy: Beyond the Weapons of the Weak, London: Zed Books (Ekonomi: Zayıf Silahların Ötesinde, Londra: Zed Books)
*Naila Kabeer, Ratna Sudarshan ve Kristi Milward, ‘The Challenge of Organizing Domestic Workers in Bangalore: Caste, Gender and Employer Employee Relations in the Informal Economy’, (Bangalore’da Ev İşçilerinin Örgütleme Zorlukları: Enformel Ekonomide Kast, Cinsiyet ve İşveren-İşçi İlişkileri ve Çalışanların Organize Olma Sorunu: Enformel Ekonomide Kast, Toplumsal Cinsiyet ve İşverenin İlişkileri’, Informal’de Kadın Çalışanların Örgütlenmesi)
*Narayan, Lakshmi ve Poornima Chikarmane (2013) ‘Power at the Bottom of the Heap: Organizing Waste Pickers in Pune’, (Yığının Dibindeki Güç: Pune’de Çöp Toplayıcılarını Örgütleme) Naila Kabeer, Ratna Sudarshan ve Kristi Milward’da (editörler) Organizing Women Workers in the Informal Economy: Beyond the Weapons of the Weak, London: Zed Books (a.y.)
*Pollock, Jackie (2013) ‘Gender, ethnicity and the illegal ‘Other’: women from Burma organizing women across borders’, (Cinsiyet, etnik ve yasadışı olan ‘diğerleri’ Burmalı kadınlar sınır ötesinde kadınları örgütlüyorlar.)
*Naila Kabeer, Ratna Sudarshan ve Kristi Milward (ay.)
*Pollock, Jackie ve Soe Lin Aung (2010) ‘Critical times: gendered implications of the economic crisis for migrant workers from Burma/Myanmar in Thailand’, Gender & Development 18(2): 213 28 (Tayland’da Burma/Myanmarlı göçmen işçilere ekonomik krizde cinsiyetçi yaklaşımlar)
*Scott, James C. (1990) Domination and the Arts of Resistance: Hidden Transcripts, New Haven, CT: Yale University Press (Direniş Sanatları ve Hakimiyet)
*Selwyn, Ben (2013) ‘Women and rural trade unions in North-East Brazil’, (Kuzey Doğu Brezilya’da kadın ve kır sendikalar birliği) in Naila Kabeer, Ratna Sudarshan, and Kristi Milward (eds.) Organizing Women Workers in the Informal Economy: Beyond the Weapons of the Weak, London: Zed Books
*’Naila Kabeer, Ratna Sudarshan ve Kristi Milward’da Kuzey Doğu Brezilya’daki Kadınlar ve Kırsal İşçi Sendikaları’ (Editörler) (Gayrı Resmi Kadın Çalışanlarını Örgütleme)
*Sinha, Shalini (2006) ‘Building Visibility and Voice. Documenting Lesson and Learnings in Organising Home-based Workers’, report prepared for the United Nations Development Programme, New Delhi (Görünebilirlik İnşası ve Ses. Eve dayalı işçileri örgütlerken öğrenilenler ve çıkarılan ders belgeleri)